Köpeğin sahibi ağaca çıkarken epey zorlanmıştı. Arada bir bağlamadığı köpeğini gözleriyle kontrol ediyordu. Çamur’ u 6 ay önce almıştı. Evde oldukça uysal bir köpekti. Ama kapı zili çaldığında veya araba kornası çaldığında havlaması kesilmiyordu.
Şimdiyse kafasını kaldırmış, öylece inler gibi sesler çıkartarak aşağıdan ona bakmaktaydı.
Ağacın ana gövdesini çıkıp kalın dallara basarak, her dalı silkeliyordu.
Sonunda en tepedeki dalın çatal kısmına yerleşmiş pembe renkli bir şey gözüne çarptı. O dalın ucuna asıldı. Salladı. Yaprakların arasından ona doğru bir top zıpladı. Top küçüktü. Başına çarpıp aşağıya doğru hızla düşmüştü.
Yüksek sesle düşündü:
“Senin derdin buydu demek? Bütün hırçınlıkların, o saplantılı davranışların, pembe renkli top içinmiş ha!?”
Aşağıya hızla düşen pembe top toprağa çarpıp havaya yükselmişti. Birkaç kez zıpladı top. Topla birlikte Çamur da zıplıyordu. Sonunda yakalamıştı topu. Ağzına aldı ve sahibine sevinçli olduğu, anlamında kuyruk sallamaya başladı.
O günden sonra köpek o topu hiç bırakmadı. Onunla yattı, onunla kalkmıştı. Hatta mama kabına giderken dahi, pembe renkli topunu ağzında taşıyordu.
İlginç olansa, topa kimsenin dokunmasına izin vermiyordu. Dişlerini çıkartıp hırlıyordu.
Çamur’un bu yeni durumuna bir anlam veremiyen adam, köpeğini sonunda veterinere götürdü.
Yeni durumlarının raporunu verdi. Ağacı ve topu anlattı.
Veteriner her şeyi, tüm gerçeği anlamıştı.
“Şimdi Çamur’umuzun davranış bozukluğunun asıl nedeni anlaşıldı. ”
Sahibi:
“Anlamadım. Neymiş nedeni? Biraz açar mısınız?”
Veteriner:
“Sizden önce de Çamur’u birkaç kişiye verip sahiplendirmiştik. Ama hep aynı şikayetlerde bulunuyorlardı. Çamur’u bana tekrar getirip veriyorlardı. Belki de frekansları uyuşmadı, diye düşünmüştük. Hatta kaçıyordu Çamur…”
Köpeğin sahibi:
“Tasmayı takmasam, benden de kaçacaktı. Çok inatçı bir köpekti. Ama ben ondan daha inatçıyım. Ondan vazgeçmedim. Ağaca çıktım. İşte sonuç. ”
Veterinerin hoşuna gitmişti Çamurun son hali.
“Evet, bunu gördüm.Topuna kavuşunca o aşırı hırçınlığı devam etti mi?”
“Hayır. Çok daha uysal şimdi. Ama kesinlikle topa dokunmamızı istemiyor. Isıracak gibi hırçınlaşıyor.”
“Hımm, bu ilginç!”
“İlginç olan nedir, doktor bey?”
“…O topu, trafik kazasında hayatını kaybeden ilk sahibine biz vermiştik. Birlikte oynarlardı.”
Veteriner Çamur’a yaklaştı. Başını okşadı. Sonra da gıdışını okşamak isteyince köpek hırlamaya başladı. Pembe topunu ön iki partisinin arasına sıkıştırdı. Ona sarılmıştı.
Veteriner:
“Tamam, tamam. Sakin ol, sakin! Yok bir şey. Topunu almayacağım.”
Dedikten sonra onun yanından uzaklaştı.
“Topa sahibinin kokusu sinmiş olmalı. Demek ki, onu çok özlüyor. Siz de dokunmayın. Anısına saygı gösterin. Belki zamanla ona dokunmanıza izin verecektir. ”
Sözlerini sürdürdü:
“Köpekler bazen en sevdiklerini kaybettiklerinde tıpkı insanlar gibi uzun süreli yas tutarlar. Hafızalarında onların anılarını saklarlar. İnsanlardan daha çok sadıktırlar.”
Sahibinin gözleri yaşarmıştı.
“Demek ki, ilk sahibinin kokusuyla yaşıyor.”
” Aynen. Hatta, o kokuyu kaybetme kaygısıyla kimsenin topa dokumasını istemiyor.”
Ve ekledi:
“Siz yeter ki, sabırlı ve hoşgörülü olun. Ona sevgi gösterdiğiniz sürece, sizi ilk sahibinin yerine zamanla koyacaktır.”
Emine Pişiren / Kocaeli
Dip not:
Lütfen çocuklarınızın geçici heveslerini tatmin aracı yapmayın patilerimizi.
Onların acılarıyla yasları sonsuzdur.
Ve sırf çocuğunuzun, “geçici heveslerini bastırmak adına” köpek satın almayın. Alırsanız sakın ola o hayvanı sokağa atmayınız.
Çünkü köpekler ömür boyu severler, sizi kaybettiklerinde ömür boyu acı çekerler.
…
“Çamur adlı öyküm, sokağa atılmış patilere ithaf edilmiştir.”
E. P





















