Hayatın önümüze koyduğu problemler, yüzeysel de olsa, davranışımız, çözüme yönelik olmalıdır. Bugün insanın davranışına, sağlığına ve çevresine uyumuna yardım edecek çözümler gerçekleşmiştir. Onun için, bilim ve bilimsel çalışmalar olmadan, sağlıklı bir toplumdan bahsedilemez. Sağlıklı ve gelişmiş bir toplumda insanın hayvan ve bitkilerle olan ilişkileri bilinmelidir.
Parkın kenarındaki gururlu duruşuyla dikkatleri üzerine çeken, söğüt ağacının kırılan dalları, insan için, yüzeysel de olsa problemdi. Sabahın erken saatinde okuluna giderken dalların yerde olması Hakan’ın dikkatinden kaçmadı. Bazen çiğnenmiş, bazen de kenara itilirken, yaprakları yola saçılmıştı.
Kırılan dallarına rağmen, salkım söğüt, heybetinden hiçbir şey kaybetmemişti. Fakat dallar niçin kırılsın, tekmelensin yapraklar ve yerlerde sürünsün söğüt ağacının gururu.
Hakan, büyülendiği ağacın dibine oturdu. Yoldan geçenleri dala ve yaprağa dokundurmuyordu. Söğüt ağacı çocuğun sanki kutsalıydı. Hakan çalışkan, başarılı ve okulunun en iyi öğrencilerindendi. Bu yılda üniversiteye hazırlık yapıyordu.
Yoğun çalışma temposuna rağmen, söğüdü kutsallaştırıp yaprağına dahi dokunana saldırması, yarattığı problemi çözmeye yönelik, geçirdiği ruhsal bir sıkıntı olarak değerlendirmek gerekiyordu. Ağacı beklediği için, okula geç kalıyor, ikinci gün, okul arkadaşlarıyla kavga ediyordu. Kavgadan sonra eve dönüyor ve yıpranan gömleğini değiştirip tekrar okula geçiyordu. Art arda iki günde geç kalan Hakan eğitim ve öğretimin ciddi insanların işi olduğunu sınıfa anlatmıştı. Ayrıca eğitimde her şeyden önce aklı kullanmanın gerekli olduğunu da biliyordu.
Bu durumda ne ciddiyetten ve ne de aklı kullanmaktan habersiz hareket eden Hakan, bilinç düzeyinden yoksun davranıyordu. Hakanın davranışının normal olmaması yönetimin, doktor olan ana ve babasını okula davetine neden olmuştu. Bu insani konuda, birbirine sıkı sıkıya bağlı görüşler olduğunu meydana çıkartmalıyız. “Bu konularda çözüm yolları tek değildir.” Diyordu okul müdürü.
Okul yerine parkın bir elemanı durumuna düşen Hakan, söğüt ağacına kimse dokunamaz, diyerek, kendini savunurken, tüm dikkatleri de üzerine çekiyordu.
Yönetim, öğretmenler ve sınıf arkadaşları ona üzülüyorlardı. Okul müdürü doktor ana ve babayla konuşuyor, Hakanın gözetim altında tutulması gerektiğini savunuyordu. Söğüt ağacını korumasına karşılık, devamsızlığı, sınavlardaki notların düşüklüğü olarak ana ve babaya yansıyordu.
Yağmur, kar ve soğukta söğüdün dibinde bekleyen Hakan, yoldan geçenlerin dikkatinden kaçmıyordu. Yağmurun şiddetlendiği bir gün, yoldan geçerken, ağaca yaslanmış olan Hakanın eline şemsiyemi verdim. Tek kelime söylemeden koştum ve taksiye atladım.
Hakan okula vardığında, üçüncü derste coğrafya yazılısında; söğüt ağacının dibinde beklemenin önemini bilen öğretmenim, bana şemsiyesini verdi ve yazılı sınavına girdim. Bölgenin hava şartlarını bu olayla açıklıyorum, diye yazmış.
Coğrafya öğretmeni, olayı ne kadar önemsediği kanaatine varıyor. Doktor ana ve baba ise, çocuklarına söğüt ağacının koruması bile olabilirsin diyerek hastaneye götürüyorlar. Çocuk nörologlar tarafından muayene oluyor. Doktorlar, bir takım ruhsal sıkıntının olduğunu fakat yakında geçebileceğini söylüyorlar. Ana ve babanın doktor olması ilaç ve iğne derken, çocuğu sağlıklı hâle getiriyor.
Yalnız çocuk ilaç kullanmadığında, “Söğüt benim dedem, ona yaslanarak soluklanıyorum. Sınıfa giremem daralıyorum,” Diyerek dert yanıyordu. Onun için ilaçlarını düzenli kullanması gerektiğini biliyordu.
Hakanda defter, kitap ve kalem olayı bitmişti. Söğüt ağacını, şemsiyeyi veren öğretmeni ve doktoru dinliyordu. Sınıfta matematik öğretmeninin integral sorusuna, ağlayarak söğüt ağacını anlatması arkadaşlarını da ağlatmıştı. Söğüt ağacını rüyalarımda yaşadım. Beden ve ruh sağlığım için söğüt ağacını korudum. İnsanım, makine parçası değil. Dünyayı iyi anlamak gerekir. Hayat sınavlar bütünüdür. Düşün, anla ve yaşadığın güzelliklere kayıtsız kalma. Gençliğinin anılarını yaşat ve tarafsız kalma güzelim ağaçlara, diyordu.
Ağaçlar zevk abidesi, ağaçlar güzelliklerle dolu, yeşil ve beyaz çiçeklerle donanmıştır, diyordu.
Anne okula göndermiyordu. Sabahtan söğüt ağacını bekliyordu. Öğlede geliyor ve uyuyordu. Annesi ve babası olmadığında hiç konuşmuyordu.
Hakan’ın ağaç sevgisi, rahatsızlığı ile ortaya çıktı. İlaç kullanmasına rağmen, devamsızlıktan sınıfta kaldı. Yeni yılda okulunu aksatmadı ve üniversite sınavlarına girdi. Sınav sonucunda özel bir üniversitenin endüstri mühendisliğini kazandı. Endüstri mühendisliğinde okurken dahi, arkadaşlarına “Söğüt ağacı” Deyip gülüyormuş.
Bazen de yağmur ve şemsiye diyerek, söğüt ağacını yad ettiğini söylüyormuş.





















