Kendimizi çağın kabusundan kurtarmak için kendimize dönmeyeliyiz.
Upuzun yollar yürüdük, kılı kırk yardık varamadan insana dönüyoruz.
Kendini pahalıya pazarlayan ucuz karekterler, suda boğulmuş sinek gibi sırıtıyor. Kurnazlıklarla, hileli oyunlarla, kelime cambazlığıyla kendini dibe çeken bu yaratıklar insanın zekasıyla alay edebileceği gafletine düşüyor. “Söz gümüşse sükut altındır!” Felsefesiyle hareket ediyoruz, kendini galip sayıyor ahmaklar. Susuyoruz susmak kusmaktır, yüzüne tükürsen yarabbi şükür diyenlerin yüzüne.
Nasıl temizlenir dünya hastalıklı beyinlerden, bir cümleyi dahi haketmeyen çirkeflerden… Hiçbir cezanın düzeltemeyeceği azgın yaratıkların yaşam alanımızı kısıtlayıp, sınır çizgilerimizden içeri adımlarını taşıran bu laubali, kendini bilmezlerden nasıl arındırabiliriz dünyamızı.
Umut yok, bize dünyayı dar edenler yüzünden kendimize yalnızlıktan hücreler ördük. Okyanusun ortasında kendimizi anaforlara kaptırıp kaybolduk, kendimizden uzaklaștık. Tadımızı tuzumuzu uzaklarda arıyoruz.
Kemirirken zihnimizi virüs misali keşkeler, başka başka insanlarda kendimizi aramaktaktan vazgeçmeli ve dönüp kendimize kendimizi nerede kaybettiğimizi bulmalıyız…
Vaha Sahra




















