Parmağını uzattı, “Kırmızı çamurdan heykel yapacağım.” Annesi, “Babana söyle” Dedi. Çocuk sakıncası var mı? Diye sordu. Anne, “Her tarafa çamur bulaştırıyorsun.” dedi. Burada senin hizmetçin yok. Kendine bir hizmetçi tutarsan yaparsın. Bu kadar işin arasında bir de kırmızı çamur ile uğraşamam.
Anne haklıydı. Çocuğu dağınık, derbeder ve düzensizdi. Anne kızdığında, “Benzediğin damar kurusun,” derdi. Gerçekten çocuk, evin içinde çamur heykel yapmaya kalksın, evin tümü batardı.
Gömleği yarıya kadar açık, kolunun biri kesik, eşofmanının paçaları yeri süpürüyordu. Eli boya olsa silmek için, gömleğine sürüyordu.
Elinde bıçağı sallarken, annesine kırmızı çamura gideceğim, diyordu. Oğlum çamur nerede, arkadaşın kim nasıl gideceksin. Çocuk Hakkı ile gideceğim. Annesi Hakkı gidemez mi? Alsın da gelsin. Çocuk, peki dedi. Hakkı’ya yol parasını verdi ve heykellere hazırlık yapmalıyım, dedi.
Çocuk bahçeye çıktı. Yanına malzemelerini taşıdı. Tahtasını ve bıçaklarını aldı. Anne “İneğimi sağmaya gidiyorum.” dedi. Arkadaşı annenin dediğini anladın mı? dedi. Çocuk başıyla anladım manasında işaret etti. Arkadaşına parmağı ile sus işareti yaptı. Anahtarı uzattı ve toprağı ne ile eşeceksin dedi. Arkadaşı evden kazma alacağını söyledi. Hayır, bekle damdan sana kazma getireyim dedi. Babam duymasın ve de görmesin.
Aradan iki saat geçti, arkadaş geldi. Gazete kâğıdına sarılmış, kırmızı çamuru çocuğa uzattı. Çocuk kırmızı çamura baktıkça hayran oldu. Çamuru tahtanın üzerine koydu ve yoğurmaya başladı. Çamurun her tarafı kırmızı olmasına şaşırdı ve sevindi.
Arkadaşına, kaybedilecek zamanım yok dedi. Yarın öğretmene kesinlikle ödevi vermemiz gerekiyor. Sınıfı geçmemiz bu nota bağlı. Arkadaşı beklemedi. İyi günler deyip gitti. Kendisinin de ödevleri vardı. Çamuru tahta üzerinde yoğurdu. “Harikalar yaratacağım, çamurun güzelliğine inanamıyorum, aksi hâlde mavi mürekkeple çamur elde etmeyi düşünüyordum.” dedi.
Çocuk tam heykellere yoğunlaştığında isteyici iki kadın geldi. Kadınların lafına cevap vermedi. Kadınlardan biri çıplak ayağı ile köpeğine bir tekme vurdu ve köpek kum yığınına çöktü. Koştu tekmeyi bir daha savurdu ama köpek kıvrılarak yandan sıvıştı. Yol kenarına doğru kaçtı.
Çocuğun içine onlara para vermeliydim diye dertli oldu. Yoksa bizi çalarlar dedi. Babası öyle tembihlemişti. Kalktı ceplerini karıştırdı ve bir lira buldu. Babasının dış budak bastonunun kabzasından kavradı, biraz oyalandı ve yerine gitti.
Annesi ineğin sütüyle geldi. Derdin bu çamur muydu? Kırdın geçirdin bizi, dedi. Bari ineğin de heykelini yap dedi. Sana sütünü kaynatıyorum. Annesine çingeneler geldi dedi. Annesi de gelsin ne yapalım. Eşiğe oturdu ve çocuğu izlemeye başladı. Çocuk, çamurun bir kısmını kıvamlı hâle getirdi.
Çamurdan, at, inek, leopar, kaz, köpek ve kedi heykelleri yapmaya başladı. Heykellerin önce kabasını yapıyor. Sonra da ince işlerini özel bıçağı ile düzenliyordu. Annesine mavi mürekkep sordu. Annesi öyle okul işlerini sen bilirsin, dedi. Annesine bu defa beyaz boncuk sordu. Annesi arkadaşını çağıralım da çarşıdan alsın, dedi.
Arkadaşına seslendi. Onu mürekkep ve beyaz boncuk aldırmaya gönderdi. Annesine seslendi. Bir şey yanıyor diye. Annesi et kızarıyor, arkadaşınla yersiniz dedi. Karşı mahalleden tramvay geçti, arkadaş yetişse ne kadar iyi olurdu.
Arkadaşına atölyeden ince tahta parçaları da al dedi. Heykellerin kabası bitmişti. Arkadaşı gelene kadar annesi yemeği hazırladı. Arkadaşı geldiğinde birlikte yediler. Heykellerin kendine göre inceliklerini düzenledi. Heykelleri annesi çok beğendi. Mürekkebi de gövdede gölge oyunu gibi ışık almayan yerler sürdü ve gerçek canlı hayvan figürleri ortaya çıktı.
Çocuk heykelleri kutuya yerleştirdi. Sabahı zor bekledi. Öğretmeninin tepkisini merak ediyordu. Öğretmen derse girdi, yoklamadan sonra ilk sözü, “Gel bakalım” oldu.
Çocuk kutuyu çıkarttı ve masanın üzerine heykelleri koydu. Öğretmen ve sınıf hayran kaldı. Öğretmen kırmızı çamuru nasıl elde ettin diye sordu. Çocuk elde etmedim. Çamur doğal deyince öğretmen şaşırdı. Bana da getireceksin dedi. Çocukta öğretmenine artan çamuru verdi. İsterseniz daha getiririm. Dedi.
Heykeller, sınıftan öğretmen odasına ve oradan da sergilenmek üzere idareye götürüldü.





















