Güneş mi, solmuş, yapraklar mı, sararmıştı. Tarla çayırı, isyan ediyor ve renginin değişmesini istemiyordu. Kabak da kendine has istekte bulunuyordu. Bir sonbahar günü güneş, ışınlarını bir hoş göndermişti.
Tepelerin esintisi gün doğumundan itibaren, tarla çayırının üzerindeki çiy tanelerinin esaretine son vermiş, otların su ihtiyacını görmezden gelmişti. Böylece tarla çayırı, tepelerden kendini koruyamamıştı. Sis kaybolmuş fakat çevreye gümüşi bir berraklık gelmişti.
Tarlada kalan mısır köklerini yol kenarına yığdı ve toprağı temizledi. Kökleri taşıması esnasında çayıra verdiği zararı düşünmedi. Sorduğumuzda, “Bir iki güne kadar kesilecek.” Dedi. Belli ki, bir sonbahar gününden, kışa hazırlık yapılıyordu. Kışa hazırlıkta bahçede hiçbir bitki örtüsünün kalmaması gerekiyordu.
Sararan yapraklar, tırmıkla çekilmiş ve bahçe kenarına yığılmıştı. Yaprakların döküldüğü yerdeki çayırın güneş ışınlarından mahrum olmasına diyeceği bir şeyi yoktu. Yaprakların dökülmesini istemese de elinden bir şey gelmiyordu. Çayır tepelerden gelen esintiden de rahatsız oluyordu.
Babam, bir son bahar gününü değerlendirirken, “Ne ekersen onu biçersin.” Demiş atalarımız. Ekilen ve biçilen bir aradaydı. Babam, tarlanın yeşilliği için, “Çayırı geç yeşillenir ve sonra sararır.” Dedi.
Babam tarladan hiç çıkmamıştı. Yeşillikler içinde soluklanmış ve sararan yapraklarla kenarlara savrulmuştu. Savrulduğu yerde mısır kökleri ve kurumuş otlar yer alıyordu.
Tarlanın mevsimlere göre güzelliği vardı. Sonbaharın bütün güzelliğini yansıtan bahçe herkesin bu güzellikten nasiplenmesini sağlıyordu. Bu güzel toprağında dinlenmesi için, yeşillikten arındırıyoruz. Arındırmak adına çayırı da kökünden koparıp tarla kenarına gönderiyoruz.
Çayırın kalmasını isteyen kardeşim, babamın, “Yeşil güzel görünebilir ama toprağı çoraklaştırır. Toprağın minerallerini azaltır.” Dedi. Onun için, çayırın kesilmesi gerçekleşti. Böylece toprak gelecek yıl, mineral toplamaya devam edecekti. Babam, “Bu şekilde toprak eğitilecektir.” Dedi.
Eğitilmiş toprak her bitkiye göre davranıyordu. Çünkü bitkilere isteklerine uygun mineral veriyordu. Bitkilerde mineralleri bütün canlılık olaylarında kullanıyordu.
Yol kenarına atılan mısır kökleri ve yapraklar kaderine terk edip çimene çıkıyoruz. Toprakla olan birlikteliğimiz, bugün için buraya kadardı. Havanın durumuna göre, yarın genel bir düzenleme yaparız.
Bir sonbahar günüyle ilgili çalışmamız, sona ermiş oluyordu. Bu çalışma senenin sonu demekti. Toprakla olan bağımızın da son günüydü. Yarın görev yerine gideceğiz. Kazandığımız deneyimler bir sonraki yıla aktarılmış oluyordu.
Bir sonbahar gününü her zaman özleyeceğiz.
Hasan TANRIVERDİ





















