İlkokuldayken öğle tatilinde taş fırında ekmek ile üzüm veya ekmek ile helva yemek adetti. Ekmek ve üzümü büyük bir iştahla yerdik. Fırında ekmek ile üzüm yemekten çok hoşlanırdık.
O gün hafta sonu ve öğle tatili zamanı tören yapılacaktı. Sene başı okulun açılışının ikinci haftası olduğu için kardeşim hafta sonunu ve bayrak törenini unuttu. Sınıftan da erken çıkınca hemen fırına koşmuş ve ekmek ile üzümünü almış. Benim gelmediğimi görünce yiyecekle okula dönmüş.
Okula kadar ekmeği ısırmış ve okulun bahçesine girince ısırmaya devam ederken de beni çağırmaya devam etmiş.
Avazı çıktığın kadar bağırıyormuş; “Ağabey ekmek aldım gel yiyelim.”
Tören okulun arka tarafında olduğu için, çarşı tarafından gelindiğinde öğrenciler görülmüyor. Ekmek aldım gel yiyelim diyor ama sesini ulaştıramıyor. Kimseden ona karşılık verilmiyor. Okulun sessiz oluşu törenden kaynaklanıyor diye aklına gelmiyor.
Öğrenciler törende ve “İstiklal marşı” okunuyor.
Bu konuda kimse kardeşimi uyarmıyor. İstiklal marşı okunuyor, sana kimse cevap veremez demiyor.
Güneşli bir hava yazdan kalma bir gün, ekmeği yedikten sonra deniz kaçamağı yapabiliriz. Denizden sonra ise .
“Ağabeyi ekmek aldım gel yiyelim.” Sesini duyuyorum ama kardeşim olduğuna ihtimal vermiyorum. Okulun yanına yaklaşınca sesi iyice duyuldu. Kendini öyle rahat hissediyor ki, çağırmaya devam ediyor.
İstiklal marşı sona erdi. Marşın okunmasını yöneten öğretmen “Rahat” dedi.
Sınıf arkadaşları hep birlikte güldüler. Kardeşimin sesinin duyulmasını bırak kendisi de ekmeği ısırırken görülüyordu. İstiklal marşı okunurken ekmek yemeye adam çağıran az bulunur. Az bulunan inci değerli olduğu için, kardeşim de değerliydi. Bu olay yaşantımızda unutulmayanlar arasında yer almıştır.
Öğrenciler “İstiklal” deyince öğretmen rahat komutundan sonra:
“Ekmeğinizi yiyebilirsiniz.” dedi.
Öğrenciler katıla katıla güldüler.
Hasan TANRIVERDİ





















