Ayağımızın yere değmesiyle ağabeylerimizi taklide başladık. Merakımız kuş peşinde koşup bir tane de olsa avlayıp merakımızı gidermekti. Av için elimizde lastik sapanıyla yağmur çamur demez, dere kenarına kadar inmeye başladık.
Kardeşim güneş ışınlarından geri çekildi, sapanı gerdi ve taşı bıraktı. Serçenin tutunduğu dal kırıldı. Zavallı kanat çırptı ve mezarlıktaki çam ağacına gizlendi. O gün ancak bir serçeye taş atabildik. Konuşuyor, yorum yapıyorduk. Taş değdiydi değmediydi diye. Birlikte kuşların ardından taş attığımız yere dikkat ediyorduk.
Geçen gün kardeşim mandalinanın dibindeyken kaçmaya çalışan kara tavuğa taşı nasıl bırakmışsa pencerenin camı kırıldı. Babam kardeşime kızmadı. En iyi sapan kullanan avcı ilan etti. İlk kazamızı böylece atlatmış olduk. Sapan kullanma ile ilgili kaza burada kalmayacağı için, ikinci tehlike geliyorum diyordu. Bahçeye, ev taraflarına taş atmıyorduk. Akla gelen başa geliyordu. Sapan her an kötülüğe davetiye çıkarıyordu. O günlerde bahçede eşeleyen tavuğu kuş sanıp yaralayan arkadaş babasından büyük azar işitmişti.
Sebze dikiminde yaşlı amcaya isabet eden taş kafa tasını çatlatmış ve istenmeyen olaylar yaşamıştık. Kardeşim, “Başa sapan taşı gelir.” demişti de gülmüştük. Sapandan çıkan taşın geri dönme şansı da yoktu.
Çocukça hareketlerin tetikçisi durumundaki sapanı kedi nereden bilsin. Çocuklardan biriyle taş atma adına problem yaşanacağını da.
Yine arkadaşlardan biri mahalleye bırakılan kediye taşı attı. Yapma etme demişsek de bir defa ok yaydan çıkmış oldu. Atın sahibine göre kişnemesi gibi, sapan da kişiye göre değer kazanırdı. Kedi bir anda çırpınmaya başladı. Çırpınmaya küçük bir taşın neden olacağını, düşünemedik. Kum saati gibi dolup boşalıyorduk. Kedi deyip geçmeyin, yıllar sonra dahi çırpınması gözümün önünden gitmedi. O günden sonra sapanı bıraktım ve bir kenara attım.
Kardeşim, sapanın yanlış kullanımında neler olacağını açıklarken, gülerdik. Arkadaş son günler uçan bir kuşa taşı rastgele fırlattı. Elektrik direğinin bağlantı fayansını kırdı. Elektrik kesildi. Bir dalın baltanın önünden kaçamaması gibi taşın çocukça bir oyun olmadığını ispatladı.
Çocuğun masumiyeti her zaman geçerli değildir. Sapan için ortaya atılan görüşler, kullanılması doğru değildir yönündeydi. Atılan taş, aklına gelen her şeye zarar veriyordu. Belki de çocuklar sapanı oyun aracı kabul ederdi. Fakat bu konuda ciddi yanlışlar yapılıyordu.
Camın kırılması, kediye vurulan darbe ve cereyanın kesilmesi sapanla ilgili zararlı örneklerdi. Bu örneklerle hiçbir çocuk karşılaşmak istemezdi. Bir musibet bin nasihatten iyidir. Sapanı bırakmamız bir sonraki aşamada av meraklısı için, tüfekle danışmaya sıra gelecektir.
Av için tüfeğe geçiş, çocukluktan çıktığımıza bir ölçüdür. Meraklısı için, dere kenarına inmek, ördek ve kaz peşinde koşmak gibi olaylar onları beklemektedir.
Lastik sapanı çocukluk anısıdır. Onun için bugün de hissi olarak değerini korumaktadır.
Hasan TANRIVERDİ





















