Aylak aylak dolaştı eskici çarşısında, eşyalarını yenilemek istiyordu. Onarmak daha pahalıya gelirdi. “Evi bir arada demek ki ana tutuyordu.” Dedi. Ana gidince ev ıssız, kimsesiz ve eşyalar bile sessizliğe gömülmüştü.
Yenilenmenin hiçbir faydası yoktu ama yeni bir ruh getirmek psikolojik rahatlamasına neden olabilirdi. Evin düzeni basit anlamda pratik uygulamaya zemin hazırlaması gerekirdi. Yorgun düşmüştü, kimsenin derdini çekemezdi.
Küçük oğlu paçavraların içinde dolaşıyor, aç karnına sokakta akşamı bekliyordu. Yanından geçerken “Sahile iniyorum, birazdan gelirim.” Dedi. Kıyı köşe oturanlar kendilerinden geçmişti. Uyuklayanlar bile vardı. Bir iki tane mangal tütüyordu ama bir şeyin piştiği söylenemezdi. Bu kanaate başında kimsenin olmamasından dolayı vardı. Adı mangaldı fakat yalnız dumanı tütüyordu.
Köprünün ayaklarına yürüdü. Yüklü bir taka yanaşıyordu. Takayı kenara bağladılar. Yükü küçük kolilerdi. Yakındaki büfeye gelmişti. Kolilerin taşınması uzun sürdü. Martılar da kolileri takip edenler arasındaydı. Biri yırtılır da içindekiler yere saçılır diye beklediler.
Kayalar arasında gezinen mahallelileriyle selamlaştılar. Oğlu aklına geldi, eve dönmek istedi. Mangal havaya tütüyordu. Çevresinde tanıdık göremedi. Boşa geziniyorum dedi. Evde küçük oğluyla bir şeyler yapıp yiyebilirlerdi. Martılar dumana biraz daha yaklaştı. Hatta mangalı gagalayıp kanat çırptılar. Mangalın ne zaman yandığına ve yenildiğine şaşırdı. Daha akşama bir hayli vardı.
Köprünün karşı ayağında camekanın içinde çörek satan adama yaklaşmayı düşündü. Bir çörekle mideyi aldatabilirdi. İki çöreği bir liraya aldı. Karnı düzlenmiş acıkma hissi kaybolmuştu. Martılar uzak da olsa çırpınıyordu. Çırpınsa da karşı tarafın iyi niyetine bağlı olarak kursağından bir şeyler geçebilirdi. Öteye beriye baktılar, parçalayacakları güvercin bile yoktu. Sahile doğru kanatlarını idareli kullanarak uçtular. Bir grubu da kayalar üzerinde süslenme seansındaydılar.
Oğlu gelmemişti. Nerede nasıl zaman geçiriyordu. Aç mıydı? Tok muydu? Derken “Keşke bir çörek de ona getirseydim.” Dedi. Haber nereye salacaktı, beklemekten başka çaresi yoktu. Bu arada bakkala uğramak istedi.
Bisiklet yarışlarını izlemeye gitmiş olabilirdi. Yarış karın doyurmuyordu ama çocukların da ilgisini inanılmaz ölçüde çekiyordu. Yarışlar mahalli olduğu için, geçen yıl komşunun oğlu kazanmıştı. Bisiklet alabilseydim o da yarışlara katılabilirdi. Çalışsın para biriktirsin ve bisikletini alsın.” Dedi
Evin önüne çıktı, eşiğe oturdu, kimi beklediğini unuttu. Daldı ve trenden parkı izledi. Çiçeklerin güzelliğinden büyülendi. Havuzun suları gökyüzünü yalıyordu. Ayaklarını suya salmak istedi. At arabası ilgisini çekti. Çok zamandır at arabası görmüyordu. Arkasında ev eşyaları taşıyordu. Mahalleye biri mi? geliyordu. Yeni tayin yabancı olabilirdi. Maliye veya nüfus memuru gibi. Arabacı selâm verdi, Usta dedenin kiralık evini sordu. İleride solda dedi.
Her tarafı ağrıyordu, içeri girmek istedi ve oğlunun sesini duydu bekledi. Okul üniformalı kasketiyle oğlu yaklaştı. Kasketi yüzünün üçte ikisini kapatıyordu. Elbiseleri kırış kırıştı. Alıştı dedi anası olsa böyle bir kıyafetle dışarı çıkamazdı. Şimdi nerde akşam orda sabah.” Dedi. “Bir daha anaymış evi bir arada tutan. Bir çocuğa hâkim olamıyorum.” Dedi.
Birlikte içeri girdiler ve konuşmadılar. Çocuk yıkanıp yattı. Acı dolun bakışları sabitleşti. Üzüldü ne yapacağını şaşırdı. Çocuğuna bir şey diyemedi. Anası gibi olmasa da zamanında biraz şefkat göstermiş olsaydım.” Dedi. Ona hiçbir imkân tanımamıştı. En azından abisiyle daha sıcak ilişki kurulabilirdi.
Kolunda asılı bastonu, başında şapkası ile salınarak yaklaştı. Sağ tarafa saptı, evin kapısını çaldı. Durak amcanın kapısı, amcaya bir şey olmasın rahatsızmış da dedi. Konuşmaları anlaşılmadı, elinde paketle geri döndü.
İçeri girdi, sinekleri kovmaya çalıştı. Sinek her yerde onlarla baş olmaz dedi. Yine de gazeteyi yelpaze gibi yapıp sinekleri savurdu. Ormana yazlık kulübesine gidecekti. Oğlunu ikna ederse birlikte hareket edeceklerdi, balık tutup eğlenirlerdi. Suyun akışını keser ve balıklara tuzak hazırlarlardı.
Caddeye tek sıra hâlinde polisler girdi. Olay mı var diye ürperdi. Hepsi miğferliydi, parka girdiler. Toplandılar, hepsine pastahaneden dondurma geldi, sıcakta gider dedi. Sonra gruplar hâlinde görev yerlerine dağıldılar. Rahat uyumamızı sağlıyorlar dedi. Amca oğlu da polisti, baş şehirdeydi. Bazen yirmi dört saat görevde kaldığı oluyormuş.
Oğlunun ormana geleceğine ümit ediyordu. Gelmezse gitmeyi düşünmem dedi. Sokaktan takır tukur atlı bir polis geçti. Mahallede kapılar ve pencereler açılıp kapandı. Ormanda balık tutar keyifle karnımızı doyururuz, dedi. Sabah erkenden derde oluruz diyordu.
Bulut kümesi güneşi örttüğünde yağmur rüzgârı esmeye başladı. Ormanı bir gün erteleriz dedi. Oğlu uykulu hâliyle yanına geldi. Ormana gelirim, balığa gideriz fakat dönüşte işe girmek istiyorum, dedi.
Sırt çantalarını alıp ormana girdiler.
Oğluna “Böyle bir hayat” derken üzgündü.
Hasan TANRIVERDİ





















