Yaş ilerledikçe kendine özgü bir yaşantıya odaklanıyorsun. Odaklandığın noktada duygusallığınla baş başa kalıyorsun. Aynı düşünceyi paylaşmak istediğin kişiyle yüzeysel anlaşabiliyorsun. Egona yenik düşersen anlaşamıyorsun.
Yaş ilerledikçe hoşgörü eksenine oturuyor, sivri tarafların törpüleniyor. Selin sürüklediği çakıl taşına benziyorsun, düz renkli ve cilalı. Düşünce ve davranışlarından dolayı kimseyi suçlamıyorsun. Yine de bencil bir yapıya bürünüyorsun. “Can çıkar huy çıkmaz.” Örneğinde olduğu gibi, iyi ve kötü özelliklerinden vazgeçemiyorsun.
Çevresel ilişkilerinde olayları sessizce karşılamaya yönelik bir sapma yaşıyorsun. Konuyu “Enine boyuna” tartışmak diye bir gündem yaratmıyorsun. Genelde kısa ve öz şeklinde sunacağın bir görüş belirliyorsun. Daha çok konuyla ilgili öğretici bir havaya giriyorsun. Geçmişin başarılarını anlatmayı seviyorsun. Bir konu üzerindeki yorumların genelde iyi hayatlar içindir. Dini öğütleri ana eksene oturtuyorsun. “Allah çalışanı sever.” İfadesini çok kullanıyorsun.
Yaramazlık yapan çocuklara sinirleniyorsun. Kendini onların yerine koymuyorsun. Onun yaşında iken, yaptığın yaramazlıkları göz önüne almıyorsun. Her konuda bilgi sahibisin, bilgilerini hissiyatınla birleştirerek, karşındakine nasihat ediyorsun. Cemaatlerden arkadaşın olmuyor. Çünkü beyni ve vicdanı hür insansın. Özgür bir birey olarak, bağımsız bir ülke düşünürsün. Düşüncenden dolayı oluşan yüz hatlarında yılların izini görmek mümkün oluyor.
Sağlık konusunda titiz davranır, her söylenene bir mana verirsin. Doktorların söylediklerini kural kabul eder, aynen uygularsın. Böylece yaşlanmayı geciktireceğini zannedersin. Eline aldığın kitabı dikkatli okumayı tercih edersin. Kendine göre notlar alırsın, aynı manada bir şeyler yazmaya çalışırsın. Değişikliği ve çeşitliliği sevmezsin. Algıladığın olaylarda iyiden yana mantık kullanırsın. Buna göre bazı insanların dost olduğunu, menfaat için aramadığını anlarsın.
Yetiştirdiğin meyve fidanları karşısında mutlu olur. Bu sayede hayatın güzelliğine erişirsin. Eriştiğin güzellikleri herkesle paylaşmak istersin. Yaşın ilerlemesinde mutluluğun can damarı bu olsa gerek. Özellikle torunlarından söz eder, başarılarını göklere çıkarırsın. Bu noktada gönül dünyan, yaşının ilerlemediğini zanneder. “Gönül yaşlanmaz” algısına bizzat inanırsın. Ferman dinlemeyen gönlün mutlu edecek küçük hediyelerden hoşlanacaktır. Hediyeleri ve verenleri baş tacı yaparsın. Onun için, yaşlıya götürülen hediyeler dua kapısını aralar denir.
Eş ve dost tarafından aranmayı canı gönülden istersin. Aksi hâlde kendini bir köşeye itilmiş kabul eden bir duygudan hiç hoşlanmazsın. Herkesin kendine göre bir işi olduğunu asla kabullenmezsin. Yaş ilerledikçe güven duymaya daha hassas davranırsın. Birilerine güvenmek istersin. Öncelikle devletin seni koruduğuna ve gözettiğine hükmedersin.
Yaş ilerledikçe emekliliği kendine güven duymak için ister, emekli sandığına yaslanmayı koltuğa yaslanmaktan daha güçlü hissedersin.
Yaş ilerledikçe ekonomik ölçüleri, para, tahvil ve borsa gibi değerleri konuşur hâle geliyorsun. Sağlığı diline daha çok doluyorsun. Sağlıklı olmayı çok istiyorsun. Fakat bazı rahatsızlıkları gizlemeyi başarıyorsun. Konuşmalarında, “Yaşıma geldiğinde benim gibi sağlıklı olmayı diliyorsun.”
Sağlıklı olmak büyük başarıdır. Sağlığını çocukluğundaki doğal beslenmeye de bayılırsın. Doğal beslenme yollarını çocuklukta yediğin besinler olarak görürsün. Sigara ve alkol içmediğinden çok mutlu olursun. Yenilik taraftarı olmaz, iş, ticaret ve tarım konusunda akıl yürütmezsin. Kendisi odak noktasında ise, değerli olduklarını yetişenlerin bilmesini isterler.
Anılarını anlatırken duygusal anlar yaşarlar. Hisleri kabarır ve gözleri yaşarır. Yaşantılarının sosyal yönü konu olduğunda acıklı hikâyelere yer verirler. Olaylarda manen güçlü olmadıklarını zannederler. Onun için gençlere manevi değerlerden bahsederler. Vatan, millet ve din sevgisini aşılamaya çalışırlar. Birlik ve beraberlikten ayrılmayın kendinize güvenin tarihinizi öğrenin derler. Geçmişini bilmeyenin geleceğini tayin etmesi mümkün değildir, derler.
Genelde çocukluğunun geçtiği yörede ve kendi evinde oturmak ister. Yaşantısı çoğu zaman gözünün önünden film şeridi gibi geçer. Sporu sever karşılaşmaları izlediği intibaını verirler. Anlamasa da konuşurlar.
Yaş ilerledikçe gözlerde fer, dizlerde derman kalmaz.





















