Arada bir güzel şeyler olsa da, hayatın birçok alanında olduğu gibi Kültür Sanat ve Edebiyat alanında da bir çürümüşlük yaşıyoruz ne yazık ki!..
Birçok insan, kes-kopyala-yapıştır ile türü ve tekniğinin ne olduğu belli olmayan bir tane kitap çıkartıyor, sonra radyo, televizyonlarda dolaşarak kitabının reklamını yapıyor. Tabi kendinin de…
Halbu ki en kötü yazar kendi reklamını yapan yazardır…
Gerek açgözlü yayın evlerinin dayatması ve gerekse popüler kültürün empoze etmesiyle, sadece birkaç yazarın ve sanatçının kitaplarının ön plana çıkartılmasıyla diğer yazar ve sanatçılar perdeleniyor! Yani onlarca emek üreten değerler kendi kaderine terk ediliyor…
Bilgi çağının getirdiği tekelleşme ve kapitalist sömürü düzeni…
Bakmayın siz öyle imza günlerinde yazarların önünde metrelerce oluşan kuyruğa! O yazarlardan çoğu kof, çıkardığı kitapta bir süre sonra çöp olur.
Önü perdelenen o gerçek yazar ve sanatçılar her şeye rağmen derinden ve sessizce yürümeye devam etseler de bizim gibi içlerinde cesaretli olanları haksızlığa direniyor. Çünkü medyada köşemiz var ve şükür ki yazabiliyoruz.
Günlerce, aylarca, yıllarca uğraşıp kafa patlatıyor, Edebiyatın en zor alanlarında özgün eserler veriyoruz ama değerimiz yeteri kadar bilinmiyor!..
Halbu ki ayağı yere sağlam basan, emek ve değer üreten onlar değil bizleriz…
…
Bilindiği gibi Kültür Bakanlığı her sene bir, iki defa yeni çıkan kitaplardan alım yapıyor. ‘Kitap alım kriterleri’ nelerdir, neye göre alıyorlar bilemiyoruz! Fakat bildiğimiz bir şey var ki, o da; koskoca bakanlık illaki nitelikli kitap almalıdır.
Nitelikli kitap değer üretir ve bu yüzden önemlidir, tabi o kitabın yazarı da… Ne yediğiniz önemlidir ya, ne okuduğunuz da…
Kültür Bakanlığı’na kitaplarımızı basan yayın evinin başvurduğu kitaplar arasında RABARBA Küçürek Hikâye Kitabı da vardı. Ne tuhaftır ki bakanlık RABARBA’dan alım yapmamış!
Merak etmemek elde değil, Kültür Bakanlığı’ndaki kitap seçen o yetkililer, Küçürek Hikâyenin ne olduğunu biliyorlar mı, almadığı bu kitap hakkında bilgi sahibiler mi acaba? Hayır! Bilseler bu kitabı kaçırmamaları gerekiyordu. Çünkü Türkiye’de Küçürek Hikâye yani Minimal Öykü alanında eser veren yazar ve çıkan kitap sayısı yok denecek kadar azdır. Kaç tane Küçürek Hikâye alanında eser verebilen yetişmiş yazarımız var? Say desek bir tane bile isim aklınıza gelmez şimdi!
Edebiyatın bazı alanlarında eser vermek zordur. Tıpkı Küçürek Hikâye gibi, Tarihi Roman alanında da öyle… Yine geçmişten günümüze yetişmiş kaç tane tarihi romancı var bir sayalım; N.Kemal, K.Tahir, T.Buğra, N.Sepetçioglu, M.Niyazi, Y.Bahadıroğlu, M.Ballı. Bu bir övgü değil realitedir. Var mı başka aklınıza gelen isim? Edebiyatın diğer alanlarında olsa yüzlerce romancı, binlerce hikayeci, on binlerce şair ismi sayabiliriz değil mi?!..
Bizler, Küçürek Hikâye/ Minimal Öykülerimizi hayatın içinden damıta damıta, özellikle tarihi romanlarımızı da zaman ve mekân gözlemlemesi yaparak zor şartlar altında ve titiz çalışmalarla kalıcı eserlere dönüştürüyoruz. Bu işi de uzmanlaşarak ve severek yapıyoruz.
Biline ki;
Başkaları gibi niteliksiz ve kolay kitap çıkartıp sonrasında da onu sağda solda kulis yaparak pazarlamıyoruz. “Kitabım satılsın, daha çok para kazanalım” gibi bir derdimiz de yok. Proje peşinde koşan, destek, yardım talep edenlerden de değiliz…
Fakat Kültür Bakanlığı bizim de bakanlığımız, bizlere ve eserlerimize de değer vermesi gerekiyor.
Aksi halde, değer üreten yazar ve sanatçıları görmezden gelirse hak, adalet yerini bulmaz!
Buy durum tüm yazar ve sanatçılar için de geçerlidir…
Sonra millet olarak değersiz kitap okumaktan ve yetersiz eğitimden şikâyet etmeye devam ederiz.
Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı iyi araştırmalı; iyi ve nitelikli kitaba, edebi esere gereken değeri vermelidir!
Ya da mevcut yönetmeliği değiştirip yeni çıkan her kitaptan mutlaka alım yapmalıdır. Böyle daha hakkaniyetli olur.
Kültür Bakanlığı kitap alımı yaparken paradoks yaşamamalı, çelişki yaratmamalıdır.
Yoksa şimdi olduğu gibi, kimi yazarın kitabından yüzlerce, kiminden birkaç defa kitap alımı yapmaya devam edilirse, diğer yazarların da mağduriyeti devam eder; tıpkı sağlığında kıymeti bilinmeyen ve kitabı basılmayan Yahya Kemaller, Oğuz Ataylar gibi…