Ben, derin devletin yönetiminde biri olsam PKK‘yı tamamen bitirmezdim. Neden?.. Avrupa‘yı bitirmek için. Nasıl? PKK‘nın, denetimli şekilde bu topraklardan uyuşturucuyu Avrupa’ya kolaylıkla taşıması için. Taşınsın ki refah seviyesi bizden daha yüksek Avrupa gençliği zehirlensin. Şimdi, bu düşüncelerimin gayri insani olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat Türk derin devletinin derdi sınırların muhafazasıdır. Muhafaza, sadece sınırın berisinde durmakla olmaz. Sınır ötesini de zafiyetli kılmak gerekir. Derin devlet bir insan gibi düşünmez.
_._
Bir ülkeyi veya bir kurumu veya bir şirketi yönetmek istesem… herkesin çok akıllı olmasını istemek çok mantıklı bir şey değil; veya, herkesin çok ahlaklı olmasını istemek… ve öyle olması… bu, yönetmeyi zorlaştırır. Sadece “bir ülkeyi yönetmek” anlamında düşündüğümüzde, “ideal” yurttaşların çok olması yönetimi zorlaştırır. Türkiye gibi bir ülkede ahlaksızların, hırsızların, geri zekalıların çokluğu; esasında ülkeyi yönetmeyi daha kolaylaştırır.
_._
Geçenlerde Söke“ye bir otoyu muayeneye götürdüm. Beklerken filan birtakım düşünceler geldi aklıma. İnsanlar da Kafa Muayene İstasyonlarında muayene olsa; aküsünü sızdıran, yağlaması eksik, farları sorunlu, osuruk emisyonu yüksek kişiler filan muayeneden geçemese filan. Fakat nerdeee!
-.-
Motorun yağına, insanın felsefesine bakarım. Minibüs aldığımdan ötürü felsefeyle karışık sözler söylemeye başladım. Minibüsün eski sahibi, Castrol kullanıyordum hep, demişti. Felsefenin ise markası yoktur.
-.-
Nihal Atsız‘ın sözlerine denk geldim yeniden. Yani, şöyle bir bakıyorum ırkçılık konularına.. Nihal Atsız‘ın ırkçı olduğunu söyleyip kötülemek için, kişinin de ırkçı olması psikolojik-iç-ön koşulu vardır. Nihal Atsız ve onun ırkçı olduğunu söyleyen kişi ile aralarındaki tek fark; Nihal Atsız‘ın, kendi “ırkçı”lığını bağırarak söylemesidir. Ötekiler bağırmaz. Bağırmayınca da ırkçı olunmamış olmuyor.




















