Şu psikolojiyi sanırım herkes yaşıyor:
Devlet kurumları, özel kurumlar… sanki her an bir şeyler tırtıklayacak gibi duruyorlar. İletişime geçmeye çalıştığın zaman yüzlerini bekitiyorlar.
Turkcell denen gsm şirketinden hatlarımı başka bir gsm şirketine aktarmamın sebebi şu sıralar sürmekte olan ensar mensar olayı değil. Dolaylı olarak bu tepkilere de destek çıkmış oluyorum fakat dediğim gibi hatlarımı taşımamın sebebi Didim Turksel bayisinin çalışanlarının son derece saygısız olması.
Ahhoğğ! Bir baktım ki gözümüzün önünde, sıra numarası olayı olmasına rağmen, araya arkadaşlarını alıyorlar.. uyarmasan 231’den sonra 232 sırası 4 saatte gelmeyecek. Bundan dolayı Turksel denen gsm şirketinden hatlarımı naklettirdim.
Fakat yine de bunca yıldır hat hizmetlerinin hatırına Turkcel’ e bir dost tavsiyesi: personellerinizi biraz yüksek vasıflı seçin. Hangi müşterinin ne kadar müşteri kaybettirebileceğini hiç bilemezsiniz.
Bakın mesela ne oluyor? Ben, iki hat kullanıyorum. İki hat için aylık ortalama 50 Tl veriyorum. Bu, 12 ay için 600 lira eder. Mesela diyelim ki benim de en az 10 müşteriyi etkileme gücüm var. Onlar da ortalama-minimum aylık 30 lira ödüyor olsunlar. Bu, en az 3600 lira eder. Beni de koy üstlerine; 4200 lira eder.
Yani Turkcel, ne oluyor? Çalışanlarını biraz yüksek vasıflı seçmediğin zaman, onlar da gidip arkadaşlarını araya aldıklarında minimum 4200 lira kaybediyorsun. Dahasını da bilemem.
….
Başka başka sorunlar yüzünden de yakınlarımı uyarıyorum. Hiç aklınıza gelmeyecek şeyler bile oluyor. Bir banka düşünün ki… bir müşteri(bir yakınım), kartını bankamatiğe kaptırıyor. Neyse.. gidip içeri alıyor kartı. Beş-on dakika geçmeden şu telefon çakallarından biri yakınımı arıyor… keklemek için arıyor… Yani bankada çalışan bir personel çetelerle birlik çalışıyor.
Şimdi ben o bankanın adını özellikle yazmıyorum. Neden? Çok özel bir şekilde uğraşacağım o bankayla da o yüzden yazmıyorum.
***
Birkaç gündür şu belediyelerin katatık vergisi denen vergisi ile uğraşıyorum.
Tüketici Hakem heyetine gittim. Pek bir rehberlik edilmedi.
Belediye’ye gittim. Bazı şeylerden emin değildim. Açıklamalarını dinlemekle yetindim. Şöyle bir açıklama yapıldı bana:
“Bu katatık vergisi zaten eskiden beri vardı…Tek fark, vergiler ayrıldı. “
Yani şimdi benim kartım var. 2015 yılında mart veya nisanda tahakkuk başlamış. O zamanlar fatura geliyordu. Eski makbuzlara baktım. 2015 nisan veya mart. Yani belediyenin bana yaptığı açıklamadaki “çok eskiden beri…” dediği şey bir yıl bile olmamış.
Sadece ÇTV olarak kesilen vergide Belediye Gelirler Kanunu‘nuna göre (44.Madde) bakıldığında bir anormallik yok. Katattık denen “vergi” yokken de temizlik-evsel atık-bertaraf ileri için bu ÇTV geçerliydi. Yani, Katı atık için, biraz uydurma bir bahane var.
Çevre Kanunu- 11. Madde’de bahsedilen şeyler ilkin, dikkatli okunmadığında, sanki ek bir katı atık vergisi varmış gibi ima yapıyor fakat öyle değil:
Neden? Çünkü, orada, o maddede, endüstriyel, üretim vb terimlerle alakalı bir giriş yapmış. Yerel yönetimlerin bu tür atıklarla ilgili tesisleri kurma zorunluluğu vb şeylerden bahsetmiş. “Atık ücreti” diye bir ifade var.
Bu “atık ücreti” denen şeyi normal yurttaşlar için anlasanız bile; “vergi” demiyor, ücret diyor.
Yani illaki herkesten katı atık gideri alacaksanız, bizim bu ücreti zaten ÇTV adı altında ödediğimizi kabul etmelisiniz.
Yani ne diyorum ben? Katı Atık Vergisi diye bir vergi yok.
—
Bunun gibi şeyler…
