Arada bir beni yokluyorlar… Kaç kere söylüyorum… mantıksal bağlantılar kurmaları için üstü yarı örtülü sözler söylememe rağmen hala bende çarpılabilecek-çarpılmaya değer para olduğunu sanıyorlar ve hala planlar kuruyorlar…
Siz bunları şaka mı zannediyorsunuz. Evet.
Define filan aramıyorum… Çalmaya değer bir miktarda param da yok.
(Bu tür konuları ulu orta konuşmanın bir beyefendiye yakışmayacağını düşünüyorsak… şunun şurasında biz bizeyiz.
Para zaten bir belgedir. Yani gidip de muhtarlıktan aldığım bir belge gibi veya buna benzer bir belge. Para: sizin,sizin dışınızdaki insanlar için emek harcadığınızı gösterir bir belgedir. Bilindiği üzere her belge “özel” özelliğe de sahiptir. Numaralar filan var ya üzerinde.
Karşılıksız çek haberleri baya çoğaldı. Son 4-5 yılda daha artmış karşılıksız çekler. Bu haber bir yana..
“Karşılıksız para” diye de bir deyim ürettim…veya terim… de denebilir. Sistem, sizin emeğiniz karşılığında size para-belgesi veriyorsa (azlığı veya çokluğu şu an tartışma konusu değil), sizin de o sistemden geri-bir şeyler alabilmeniz için bir belge olmuş da oluyor. Eğer ki sistem, emeksizlik karşılığında size para-belgesi veriyorsa, karşılıksız para da üretiyor demektir. Yani esasında bu karşılıksız paranın sizdeki karşılığı yok.
Emeksizlik nedir? Kısacası; paradan para üretmek. Bu aslında akıl hastalığı gibi bir şey. 10 liranız var. Önünüzdeki masada duruyor. Ve birden 12 lira oluyor. Bu, normalde gerçekten böyle olsaydı, mesela masaya 10 lira koyun, durduğu yerde 10 liranın yanında bir de 2 lira belirseydi bu duruma ne derdiniz?.. Muhtemelen aklınızı kaybederdiniz…
Yani gerçek hayatta 10 liramız birtakım kazanç araçlarıyla 12 lira olduğunda seviniyorsak bu sistemsel bir akıl hastalığıdır. Sistem; yani insan çevresi topyekun bu 12 lira olayını onaylıyorsa buna akıl hastalığı da demeyiz.
10 liram,12 olmalıdır çünkü enflasyon var, dolar almış başını gidiyor, altın almış başını gidiyor, enflasyon almış başını gidiyor, limon, Allah’ın soğanı almış başını gidiyor…; bu sebeplerle 10 liramı 12 liraya çevirmek gayet de mantıklı diyecek olursak, bu demelerin, bu karşılıksız para hırslarının buna sebep olduğunu bilmesek mi acaba?
Para; kazanılan para; ihtiyaçlar dışında kalan para başka bir emek-üreten çarka girmeli veya o çarkın kendisini oluşturmalıdır.
..
Türkiye, gördüğüm kadarıyla, dünyanın esas yönetim eksenini oluşturacak ekonomik-üretimsel omurgaların dışında, montajcı, tüketici sahası olarak görülmeye başlanınca emek-para döngüsü burada emek-para-para şekline bürünecek…veya büründü. Para-Para.
***
Turizm bu yaz döneminde darbe aldı diye ilginç bir öneri sundular. Okullar geç açılsın, dediler. Yani, yaz aylarında tatil yapan-yapmayan yerli turist tatil yöresine gelsin de turizmci yaz aylarındaki zararını karşılasın… gibi bir çözüm.
Bu önlem turizme pek fazla bir şey kazandırmaz… Bayram deyince çoğu aile büyük ihtimalle akraba ziyaretine gider. Yine çoğu aile bu ekonomik istikrarsızlıklar sebebiyle “birikime” eğilim gösterir; tatile gitse bile fazla harcama yapmaz. Tatile gitmese bile harcama yapmaz.
Öte yandan; eğitim-öğretim geç başlayacağı için öğretmenlerin ders ücretleri de ödenir mi ödenmez mi.. bilinmez. Yani sonuçta 1 milyona yakın bir memur kesiminden bahsediyoruz. Turizmci “zararını kapatacak” diye o kadar öğretmeni zarara uğratmak olasılığı da gözüküyor.
