Ne güzel bir şey kendi değerini bilmek, bendini aşabilmek ve kendine güvenebilmek.
Bir kadın için dört duvar arasına hapsolmak yerine,
kamusal alanda, her yerde özgürce var olabilmek.
Ne güzel şeydir şu kısacık hayatta dimdik ayakta kalabilmek.
*****
Yüzyıllardır görünmez ev emeği içinde görünmeze hapsolan ve hapsedilmeye çalışılan kadınlar.. Kimi zaman görünür kafes veya peçeler. Kimi zamansa sinsice görünmezler. Sanki her şey ezelden ebede olağan gibi..
***
Giydirilmiş rolleri ile; yediren, içiren, temizleyen, bakıma muhtaç olana bakan, mesaisi ve molası belirsiz, ücretsiz emekçidir aynı zamanda kadınlar.
Piyasaya patron olarak çıkıp böyle bir emekçi arasanız işiniz zor, bulamazsınız…
7 gün 24 saat. “Esnek mesai saati” de neymiş?
Öyle standartlaşmış ki bu durum, öyle olağan hale gelmiş ki; toplumsal yapı içinde, görünmez emeğin bu görünmez emekçisi biraz ses çıkarmak istese,
“yorgunum, biraz dikkat edin, beni de düşünün” dese;
“ne yapıyorsun kadın sabahtan akşama kadar, işin gücün ne?” diyen aile fertlerini de görebilirsiniz kolaylıkla çevrenizde.
Düşünmezler hiç.
Bu hizmetleri dışarıdan alabilirler mi? Nedir maliyeti?
Sonra ya o özveri?
Özveri, dayanışma, sabır ve hatta sevgi satın alınabilir mi mesela, var mıdır belirlenmiş ücretleri?
Kadın da, emeği de sis perdesinin içindedir çoğu kez. Bir “teşekkür etmek” bile çoğu kez aklına gelmez kimsenin. Peki bir soru; Bu anne/eş/sevgili/ kardeş yani kısacası kadın; insan değil de erkekler için dünyaya gelmiş ücretsiz promosyon mu?
***
Kasabalarda, şehirlerde evdeki annelerimizi gördük örnek.
Köylerdeyse aynı zamanda tarlada, bahçelerdeydi kadınlar..
Ninelerinizi hatırlayın geçmişten..
Beli bükülmüş yaşlılıktan, sırtında dolu çuvalıyla dönerlerdi evlerine. Dedelerse paşadır her biri; kahvede veya evde. Önünde hizmet, kendisi sohbet derdinde..
***
Halen ataerkinin peşisıra, onun gölgesi gibi hayata bakan, kurulu düzeni perçinlemek için öne sürülen çeşitli kavramlar etrafında kendini yüceltilmiş gören kadınlarımız var.
Bırakın yeni hak kazanımını, kazanılmış haklarının bile ortadan kalkması için mücadele edenler var..
Ataerkinin gönüllü muhafızları kimi zaman yine kadınlar. Kendileri gibi yeni nesiller yetiştirmeye çalışıyor ya da buna çanak tutuyorlar.
***
Kadınlar için emek piyasasında ise cam tavan, eşit işe eşit ücret hakkı, liyakat gibi pek çok sorun varlığını sürdürmeye devam ediyor. Zihniyet değişmedikçe değişmeyecek olan ister gözle, ister eylemle
“eril taciz “ halen yaşıyor.
***
Bu da yetmiyor..
Çalışan/ ücretli kadının yanında hayatını “paylaşan” “er kişi” kimi zaman süreli kimi zaman süresiz istirahate geçip kadını bu defa ekonomik sömürü aracı olarak görebiliyor..
***
Kadına yönelik şiddet ve sömürü ister fiziki, ister psikolojik, ekonomik vs.. her yönden devam ediyor..
***
Kadın, hüküm elbisesini doğuştan giymiş üstüne.
Giydiğiyle, yediğiyle, içtiğiyle, konuşmasıyla, gülmesiyle, sokağa çıkma saatleriyle, kısacası görünür olmasıyla kimi yerlerde ve kimi kişilerce halen suçlu addediliyor.
***
Şimdi her yaştan kadın, kadın hareketinin de etkisi ile bilinçleniyor ve ayağa kalkıyor. Bir başkasına muhtaç olmaktan, boyun eğmekten, itaat etmekten ve köle niteliğinden çıkıp kendini buluyor.
***
Yüzyıllardır mükemmel toplum arayışlarında olan şu muhteşem filozofların, tarihçilerin eril dilinde ve hatta devrimlerde dahi görmezden gelinen/ köle addedilen/ ikinci sınıf vatandaş görülen kadınlar bu sisteme artık “dur, yeter” demesini de biliyor. Kazanılmış hakları cebinde, insan haklarının peşinde durmadan soluksuz yürüyor.
Kiminin elinde bilgisayarı, kiminin kalemi, kiminde direksiyon, kiminde benzin pompası, kiminin kulağında telefon, kiminde çay tepsisi. Kadınlar artık kamusal alandalar, her yerdeler. İşte, evde, sokakta, meydanda, anfilerde, sahnelerde.
Kimisi bilinçli , kimisi belki de sadece ekonomik zorluktan ücretli emek piyasasında.
Ne olursa olsun yaşamdalar ya, yaşamın içinde inatla varlar ve mücadele ediyorlar ya..
Her birinin ayrı ayrı alnından öpesim geliyor ve gurur duyuyorum bu kadınlarımızla.
Onlar ki görünmezlik kabuğunu parçalayıp cesaretle sesleniyorlar “Biz de varız bu toplumda” ..
***
Ve umut ediyorum; meclisimizde kadın hakları ve insan haklarından yana ; mücadeleci, eril sisteme papuç bırakmayacak nitelikte daha fazla kadınımızın olmasını umut ediyorum.
Gerek aile içi, gerek toplumsal/ sosyal, gerek kurumsal eğitimde demokrasi, barış, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, doğa ve çevre bilinci, vicdan, anlayış, empati, dürüstlük ilk sıraya konulmasını umut ediyorum.
Diğer bilgiler nasılsa öğrenilir. Ancak bu konular girmeyince bünyeye, toplum da birey de iflah olmaz bence.
***
Biliyorum çok şey var eksik kalan bu kalemde. Tamamlaması sizden, günümüzü kutlaması benden diyelim.
Biz kadınların “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlu olsun.
İsteseniz de istemeseniz de kadınlarımız kendi haklarına/ insan haklarına sahip çıkıyor ve yıllardır meydanlarda ataerkil sisteme karşı haykırıyor;
“Susmuyoruz, korkmuyoruz., itaat etmiyoruz.”
Üç maymunu oynamayı tercih edenlerin gözlerini açması dileğiyle.
Adalet, barış, sağlık, refah, huzur, eşitlik içeren kaygısız, baskısız günler ve yarınlar dilerim.
Sevgi ve saygılarımla.























