4. Kuvvet denmiş..
Adı medya..
Tarafsız, olabildiğince objektif haberlerle, halkı aydınlatmasını ve aynı zamanda halkın sesinin duyurulmasını beklediğimiz efsane.
Önce büyük sermayedarların eline geçişi, sonrasında ise siyasi görüş ve partilerin etkisi altına girmesiyle, medya artık efsanelikten çıktı, tam bir bilmece. Tarafsızlıkmış, objektiflikmiş ara ki bulasın.
Dünya Basın Özgürlüğü endeksi raporunda 180 ülke içinde 165 olmuş yerimiz (Medyascope 3 Mayıs 2023). Altımızdakilere hiç bakmayın derim. Ne demeli?
Basın çalışanları, çalışma koşulları için ne diyor peki? Bunun mobingi var, düşük maaşı var, fazla mesaisi ve bedelini alamaması var, yönetici baskısı, siyasi baskı var, politik neden ve işveren ilişkileri sebebi ile sansürleneni var. (Kaynak: T24 Haber sitesi – 14 Temmuz 2023 -Türkiye’de Gazetecilik Araştırması).
Kısacası anladığım o ki; “hem maddi, hem de manevi zordayız” diyor çalışanlar.
RTÜK ve yargı adım adım medyanın ve medya çalışanlarının peşinde.
Evet, 24 Temmuz çeşitli kuruluşlarca ve internet sayfalarında “Gazeteciler ve Basın Bayramı” olarak yer aldı. Valiliklerden de kutlama mesajları çeşitli sanal sayfalarda konumlandı.
Dikkat ediniz kutlama mesaj içeriklerine.
Günün geçmişine gidilecek olursa; 24 Temmuz 1908 “sansürün kaldırılması” tarihçesi .
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin açıklamasında da yer aldığı üzere, gün;
“Basın Özgürlüğü ile Mücadele Günü”…
Dikkatimi çeken şu ki; kutlamaların kimisinde; “basın özgürlüğü” veya “sansüre karşı mücadele” ifadeleri yer almamış.
Bu ifadeler yasak mıydı acaba? Yoksa halının altında mı kaldı?
İsminin ne önemi var demeyin.
Özel günlere verilen isimler hafıza tazelemedir aynı zamanda.
Bir gün kutlanıyor ama; içeriği nedir? Nedenini, niçinini sorgulamaz çoğu kimse.
Nereden geldiğini bilmezsiniz. Ne yaşandığını, olan biteni bilmedikçe, ne yaşayabileceğinizi de göremezsiniz.
Bu ifadelerin kutlama mesajlarında veya bu özel günün adında anılmayışı; görmek, özellikle belki de göstermek ve anımsatmak istemeyenler için güzel bir kamuflaj olabilir mi?
Kim bilir?
Çoğu okuyucu yani vatandaşımız için fark edilmeyen küçük bir nüans gibi gelebilir bu fark. Fark etmezsiniz sonra; sıradan bir meslek bayramı gibi oluverir.
Bence böyle böyle, yavaş yavaş silinir hafızadakiler.
Mesela 2. Abdülhamit ‘in istibdad dönemini kimse hatırlamaz bir müddet sonra. Olabilir mi?
Sonrasında muhteşem bir 2. Abdülhamid kalır geriye en güzelinden. Hem de istibdatsızından, belki de en özgürlükçüsünden.
Bir de bayram kalır elimizde, ne olduğunu bilmeden.
Peki sonrasında sizce, şimdiki gençler ve gelecek nesiller “Gazetecilik ve Basın Bayramı” olarak adlandırılan günde nasıl ve neyi hatırlarlar?
Sansürle mücadelenin, basın özgürlüğünün önemini hissedip ders alırlar ve düşünürler mi bu bayram sayesinde gelecekte? Yoksa unutup ardılını, öylesine mi kutlarlar?
Bence bu önemli bir mesele.
Görevini layıkıyla yapan tüm değerli basın emekçilerinin “Basın Özgürlüğü İle Mücadele Günü” kutlu olsun.
Adil, eşit, özgür, güvenli, gelecek ve geçim kaygısı olmayan güzel günler dilerim herkese.
Sevgi ve saygılarımla























