“Aramaktan vazgeç, çünkü kalbi temiz kimse yoktur. Ama eğer güven varsa bir kalpte; o kalpte sevgi de bulunur, dürüstlük de.” Balzac
“Hiç kimseye güvenmiyorum.” diye bir şey yoktur, “Zamanında ona güvendiğim için artık kimseye güvenmiyorum.” Aziz Nesin
“Herkesi sev, birkaçına güven, hiçbirine yanlış yapma.” William Shakespeare
Güvensizlik: Güvensiz olma durumu, itimatsızlık… İnatlaşma: Karşılıklı inat etmek, demektir. Bu iki sevimsiz sözcük, günlük yaşamda yerini alıyorsa eyvah ki ne eyvah! Televizyon dizelerinin körüklemesiyle ev içinde çekilmez durumlar oluşur, boşanmalar da artar. Kalp rahatsızlığı sonucu ölümleri getirir! Sonrası mı? Tek sözcükle yıkım… Oysa şu üç günlük hayatta Hoşgörülü olmak; sevgiyle ve saygıyla yaşamak kişileri mutlu eder!
Dünyanın en haklı insanı da olsanız; trafikte, çarşıda, pazarda hiç kimseyle tartışmayın. Alttan alıp geçin. Ortalık, içeri düşse bile 3-5 yıl sonra çeşitli aflarla çıkacağını bilen manyaklarla dolu. Eşinizi, çocuğunuzu, sevdiklerinizi arkanızdan ağlatmayın. Değmez…
Edindiğim özgün tümceleri yazımda değerlendirmek istedim: “Toplumsal ahlakın çöküşü, bir toplumun etik değerlerinin, normlarının ve davranış standartlarının bozulmasıyla kendini gösteren bir durumdur.
Bu çöküş genellikle bireysel çıkarların, bencilliğin ve yozlaşmanın kolektif (sınırsız ortaklık) anlayışının önüne geçmesiyle başlar. Aile bağlarının zayıflaması, eğitimde ahlaki değerlerin geri planda kalması ve adalet sistemine olan güvensizlik bu süreci hızlandıran başlıca etkenlerdendir.
Medyanın ve teknolojinin etkisi de toplumsal ahlakın aşınmasında önemli bir rol oynar. Sürekli tüketim kültürü, bireyleri haz odaklı yaşamaya teşvik ederek dayanışma ve empati (duygudaşlık) gibi değerleri gölgede bırakır. Öte yandan, toplumun önde gelen figürlerinin (yüzlerinin) ahlaki tutarsızlıkları, topluma kötü örnek oluşturarak çöküşü derinleştirir.
Toplumsal ahlak çöküşü, sadece bireylerin değil, tüm toplumun yaşam kalitesini etkiler. Çözüm, ahlaki değerlerin yeniden yapılaşmasında ve bireylerin sorumluluk bilincine erişmesinde yatmaktadır. Bu, ancak eğitim, adalet, kültürel gelişim ve etik liderlik gibi alanlarda yapılacak uzun vadeli çalışmalarla olanaklıdır.”
Güven bir ayna gibidir. Bir kez çatladı mı, hep çizik gösterir.
Özdemir ASAF: “Her insanın bir öyküsü vardır, ama her insanın bir şiiri yoktur.” Diyor. Bir Can YÜCEL şiirle yazımızı güçlendirmek isterim:
Ömür dediğimiz nedir ki?
Çay bardakta soğuyana dek geçen zaman…
Çayınız bardak ‘ta soğumadan tadıyla için hayatı;
Soğutmadan sevgileri,
Soğutmadan sevdaları,
Soğutmadan dostlukları…
Yaşayın doyasıya!
Can YÜCEL























