Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Edebiyat & Sanat Anı / Günce

0,110 Yaşındaydı… (II)

Emine PİŞİREN Yazar Emine PİŞİREN
19 Ekim 2022
Anı / Günce, Emine PİŞİREN
0
402
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Öğle güneşi yerini ikindi güneşine bırakmıştı. Ayvalık tarafından esen imbat, biraz olsun yazın sıcağını almaktaydı. Deniz bugün de ılıktı. İmbatın dalgasında kendimi sırtüstü suyun üzerine bırakıp gökyüzünü kucaklamayı o kadar çok istiyordum ki…

Bakalım bu kez Türkmen ninemiz bana ne sürprizle gelmekteydi.
Titreye titreye gelmekte olan Gülsüm nineden gözlerimi ayırmıyordum. Onu daha net görmek adına güneş gözlüğümü alnımdan yukarı doğru kaydırdım. Yaşlı Türkmen kadının her iki elinde taşıdığı sepetin içine doğru uzanınca bakışlarım, çekirdeksiz sarı üzüm satacağını hemen anlamıştım. Sıcakta güçlükle nefes alıyordu. Belli ki yaşlı bedeni -sıcak kumlarda yürümekte zorlanıyordu, – yüz yılı aşkın bedenini taşıyamıyordu. Bir saat öncesi nane ve kekiklerini aldığım kadıncağız belki beni anımsadı, belki de özellikle yanıma gelmişti. Yine aynı ses tonuyla sordu:

“ Üzüm alcen mi?”

Sesimin tonuna biraz da kırgınlık, biraz da sitem yükleyip konuştum:

“Neden evine gitmedin Gülsüm Nine? Senden nane ve kekikleri boşuna mı aldım, sanıyorsun?”

“Gidemedim işte. Elime tutuşturuverdiler ya bunları.”

“Neden gidemedin be Gülsüm nine? Kim tutuşturdu o iki sepet üzümü sana? Yazık değil mi sana, hem de bu yaşta, bu sıcakta sahillerde dolaşıp duruyorsun!”

“ Gidemedim işte. Bizim köye gidecek pat pat (traktör) daha gelmemiş. Ahancık bu üzümler satılmadan obamıza gitmicezmişiz. Tutuşturuverdiler sat diye elime.”

“Kimler tutuşturdu ki?”

“Ahan oncağızlar. Bizim obanın köylüleri. “

Kızmıştım onlara, söylendim:

“Hiç öyle şey olur mu ya! Sen kendi malını sattın. Biraz da onlar gayret etseler ya. Yaşlı bir kadına bu kadar neden yüklenirler ki?”

Gülsüm nine önemsendiğinin farkındaydı herhalde. Yüzündeki derin çizgiler gülümseyince gerilmişti:

“ Öyle ama, ne etcen! Biz senin gibi satamadık nine, sen çabuk satıyorsun. Göttürüvercez seni ahan bunları satarsan, deyiverince bende tamam dedim.”

Ondan üzüm almayacağımı anlamış olmalı ki, yanımdan uzaklaştı. Güneşlenen diğer insanlara tek tek yaklaşıp; “Alcen mi? Vereyim mi?” diye mahzun bir yaşlı kadındı o. Zavallı Gülsüm nineye acıyan üzümleri alıyordu. Ben gibi düşünenlerin oluşunu görünce mutlu oluyordum, ama yaşlı kadının temmuz sıcağında sıcak kumullarda zar zor dolaşmasına da gönlüm el vermiyordu. Kim bilir daha kaç tur yapacaktı Altınkum sahillerinde, o yorgun bedeniyle.
—
Bu anımın üzerinden tam bir yıl geçmişti. Ona yine bir kış mevsiminde Edremit meydanında tesadüf etmiştim. Aylardan Ocak’tı. Kazdağı’nın ayazı jilet keskinliğindeydi. İnsanın soluğunu kesiyordu. Arada bir serpiştiren kar çoğu Edremitliyi mutlu ediyordu. Zira yirmi yıldır dağların dışında Kaz dağlarının kıyılarına kar yağmamıştı.
Çarşamba pazarına doğru Pazar aracımla ulaşmak üzereydim ki Gülsüm nineye gözüm ilişti. Bu kez onun çıra sattığına tanık olmuştum. Edremit’in en işlek caddesindeki kuru kahveci ve şekerleme satan dükkanın önünde oturmaktaydı. Yanına yaklaştım.

“Merhaba Gülsüm nine, nasılsın?” diye hatırını sordum.

Mavi gözleri bu kez kırmızıya çalmıştı. Çok halsiz görünüyordu. Üstelik sık sık öksürmekteydi.

“Ölcem galiba ben. Öksürüp duruveriyorum. Ölcem galiba ben!”

Omzuna sevecen dokunuşumla okşadım; onu teselli etmeye çalıştım:

“Aa, öyle deme! Ağzından yel alsın. Sen daha çok yaşarsın Gülsüm nineciğim.”

Halsizdi. Sesi çok yavaş geliyordu. Hatta ne söylediğini bile anlamakta zorluk çekiyordum.

“Alcen mi, sana çıra vereyim!”

Evimiz kaloriferliydi. Çıraya hiç gereksinmem yoktu. Yine de onu kırmamak için bir demet çırayı almıştım. Hava buz gibiydi ve elektrik direğine sırtını yaslamış yüzyıllık ninenin yanından içim kıyılarak ayrılmıştım.
O gün aklıma gelince farklı bir renge bulanıp gri renge dönüşür tinim. Bugün bile usumdan yuvarlanınca Gülsüm nineyle en son kısa konuşmamız kendi kendime sitemlenir dururum; yüksek sesle ,” Ah keşke, keşke!” “Onu en son gördüğümde keşke yerdeki diğer çıraları da almış olsaydım.” diye hayıflanır dururum.
—
Yıl 2016…
Akçay’dan Altınoluk’a taşınmıştık. Sahilde yine güneşleniyordum. Türkmen kadınları mevsimin meyvelerini satmak için adeta birbirleriyle yarışıyor gibiydiler. Kimileri de el emeği göz nuru işlemiş olduğu yemenilerini, kimileri nane kekik satmaktaydılar. Toprak kokusu sinmiş avuçlarında ovaladıkları kekik ve naneleri satmak için güneşlenen insanlara umutla yaklaşıyorlardı. Onları hoş bir gülümsemeyle izlerdim. Hatta kıyıda çekirdek kabuklarını gagalayan ürkek minik serçelere benzettiğim de olurdu onları. Gülüşüme dokunan biri yanıma yaklaştı:

“İncir alcen mi. Verem mi incir. Mayer bunlar. Beş lirecik. Hadi alıver…”

O anda aklıma Gülsüm nine gelmişti. Genç Türkmen köylüsüne;

“Orta Oba’dan mısın sen?” diye sordum.

Yüzü aydınlanmıştı. Belli ki onunla ilgilenmem hoşuna gitmişti.

“Evet Orta Oba’danım. Geldin mi bizim obaya?”

“Geldim tabi. Gülsüm nineyi tanır mısın?”

“Tanımam mı, öldü bizim kocakarı!”

İçim bir kötü olmuştu. Gülsüm ninenin bir yıl önce, “Ölcem ben! Ölcem ben!” diyerekten bana içini dökmesi aklıma gelmişti. Burkuldu yüreğim. Merak edip sordum:

“Ah çok üzüldüm ya! Nasıl öldü? Zatüreden mi öldü yoksa?”

“Hayır!” dedi kadın.

Yüzümü ham muşmula yemişler gibi kırıştığını fark eden köylü kadın Gülsüm ninenin nasıl öldüğünü anlatıyordu:

“Edremit’te karşıdan karşıya geçerken zavallıcığa araba çarptı. Zaten çarpar çarpmaz ölmüş, bizim kocakarı!”

Dudaklarımdan sessizce dualar dökülüvermişti:

“Allah mekanını cennet etsin!”

Genç Türkmen kadın gülerek konuştu:

“Kocakarının çocukları yoktu. Ama o, obamızdaki herkesin torununun torununu gördü. Cennete gitmiştir şimcik o!”

Ecel geldi mi her şey bahane oluyordu. Hastalıktan değil de dikkatsiz bir sürücü onun Azrail’i olmuştu.
O hiç kimsem değildi.
Ortak hiçbir tanıdığımız, akrabamız da yoktu.
O hiç kimsenin, hiç kimsesiydi!
Peki, ben hala onun için neden üzülmekteydim?
Bunca karmaşanın içinde hem de!..Kendime sorduğum soruya Yaşlılığın dört kötü nedeni olduğunu söyleyen latin düşünür Cicero yetişmişti: Neydi bu dört sebep?

“Birincisi, insanı işlerden uzaklaştırması, ikincisi vücudu zayıflatması, üçüncüsü insanı hemen hemen her zevkten mahrum etmesi ve dördüncüsü ölüme yakın oluşu.”

“Ölüm ve yaşam” sanki birbirine sarılacak kadar yakın, bir o kadar da uzaktılar birbirlerine. Her ikisi yaşamın olmazsa olmazlarıydılar. Ölüm, ne kadar soğuk bir sözcükse, yaşam sözcüğü de insanın içini ısıtan sıcacık bir sözcüktü.

Eve gitmek için toparlandım. Denize girmekten de vazgeçmiştim. İştahım kalmamıştı. Eve doğru yürürken bana İngiliz yazar James Brewer eşlik etmişti:

”İnsanda, hayallerin yerini anılar almaya başlamışsa, yaşlılık başlamış demektir.”

Bende anılara dönüp dönüp duruyordum şu son günlerde. Yaşlandım mı yoksa?
Hep genç kalsın, ışısın sevgiyle ruhunuz.

Emine Pişiren- Altınoluk/2016

Paylaş
Etiketler: imbatkekik ve naneTürkmen kadınları
Önceki Yazı

Dikenli Tel

Sonraki Yazı

Bu Tür Olaylar Kenetlenme Birlik Olma Günüdür Kardeşlerimize Sahip Çıkalım !

Emine PİŞİREN

Emine PİŞİREN

İlişkili Yazılar

Ve Bilirsin
Edebiyat

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
5k
Sen veya Sizlere
Edebiyat

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025
5k
Dikkatlerim
Anı / Günce

Mikroskop

30 Kasım 2025
5k
Bu Topraklar Bizim, Başka Vatan Yok!
Doğa-Çevre

Bu Topraklar Bizim, Başka Vatan Yok!

29 Kasım 2025
5k
Sonraki Yazı

Bu Tür Olaylar Kenetlenme Birlik Olma Günüdür Kardeşlerimize Sahip Çıkalım !

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap