Uyuşturucu gittikçe büyüyen insanlık sorunu. Uyuşturucu madde kullanım yaşı da hızla düşmekte.
Neden okul çağında ki çocuklar kullanmak isterler?
Kişilik sorunları, aşırı güvensiz ,içe dönük ve zayıf iradeli. Çevresel etkenler olabilir. Mesela yakın akrabalarından kullanan birileri risk teşkil eder. Arkadaş, komşu özellikle sevgilisinin ısrarı veya özenti. Bir kereden bir şey olmaz. Ben kullandım sen de kullan söylemleri ile cesaret edip sonrasında bağımlı hale gelen çocuklarımız. Kiminde sosyal fobi etkisiyle kullanıma yönelme. Aile içi paylaşım sıkıntısı yaşayanların başvurduğu sebepler olarak birçok nedenler sıralanabilir. En büyük etki faktörünün arkadaş ve sevgilisinin ısrarı ve özentisi olduğu birçok uzman tarafından da söylenmekte.
Ebeveynlere okuldaki eğitmenlere ve toplum olarak hepimize çok görev düşüyor. Öncelikle madde kullanan bir genci tanımak için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar:
Çok sık arkadaşına gidiyorum bahanesiyle sık sık dışarı çıkması
Eski arkadaşlarını terk edip yeni arkadaş çevresi oluşturması
Cevapsız telefon sayılarının artması gizli gizli telefonla konuşma ortamlarının tek başına yapmasının çoğalması
Ani kilo kaybı ve iştah sorunları, Uyku düzeninin bozulması, aşırı olmadık zamanlarda agresif olması. Az konuşması veya aşırı fazla konuşması.
Göz çevresinde kızarmalar, gözaltlarının morarması. Sıklıkla grip gibi burun çekmesi.
Bu saydıklarım ilk etapta dikkat edilmesi gereken belirli tespitler. Bu tespitleri gören ebeveyn veya eğitmenler neler yapmalı?
Elbette ki madde bağımlılığı veya kullananlar için biyolojik, psikolojik tedaviler ve arındırmak için sosyal tedavi yani hayatında yeni sayfa açması için güvenli bir ortam oluşturulmalı.O çevreden ve kültürden uzaklaştırılması gerekir. Uzaklaşmadığı sürece yapılan tüm aşamalar boşa çıkar. İşte o zaman paparayı yersiniz.
Ailelerin çocukları konusunda en büyük korkusu uyuşturucu madde kullanmasıdır. Yapılan genel araştırmalarda aile çocuğunun madde kullanımını okuldan, polisin bir yerde yakalamasıyla veya aşırı doz kullanımından sonra ölmesiyle öğrenebiliyor. Bu konuda aileyi eğitmek çok önemli. Ailenin çocuğundaki davranış dilini gözlemlemesi ve hemen müdahale etmesi gerekir. Bazı aileler özellikle boşanmış çiftlerin çocuklarında bunu yakalamak çok güç oluyor. Anne ve baba kendi âlemlerine gömülüyorlar. Çocuklarında ki değişimi fark edemiyorlar. Bazı aileler fark ettiklerinde utanılacak bir durum gibi görüp gerekli müdahale yapmakta gecikebiliyorlar. Bu durumda iş işten geçebiliyor.O yüzden aile çocuğuna öyle bir mesafede durmalıdır ki; hem kontrollü hem de ulaşılabilir olmalı. Bu durumla karşı karşıya kalan aile toplumda kirli veya kurtarılamaz imajından korkar.
Korkmayacaksınız. Çocuğunuzla birlikte nasıl kurtarabiliriz diye konuşup adımlarınızı hızlıca atacaksanız. Emniyet kuvvetleriyle iş birliği yapacaksınız. Bu çocuk bunu nerden almış? Kim ulaştırmış? Havadan gelmediği kesin. Kendi çocuğunuzla birlikte diğer çocuklarında hayatına dokunmanız gerektiğini göz ardı etmeyin. Uyuşturucu tedavisi tek bir kişinin tedavisi değildir. Çocukla beraber bir aile terapisidir. Herkesi psikolojik eğitime almak şart. Anne baba çocuk kardeşler tedaviye katılmalı. Tedaviden sonra maddenin yerini aile doldurmalıdır. Birlikte ortak etkinlikler yaparak daha fazla zaman geçirmeli.
Bağımlı yaşının düşmesi okullara kadar inmesi toplumsal bir sorun. Buraya kadar nasıl geliyor kısmı çok önemli. Emniyet güçlerine çok görev düşmekte. Akan suyun başını kesmediğin sürece çok çocuk ve çok ailenin canı yanar. Uyuşturucu, özellikle esrar kullanımı, birçok ülkede cezalandırılmıyor. Bağımlı sayısı giderek artıyor.
Bir defa denemek bile bağımlılık için önemli bir eşik. Herkes bağımlı olabilir. Dolayısıyla benim çocuğum asla kullanmaz, bağımlı olmaz dememek gerekir. Ergenlik zor ve çalkantılı bir dönem. Mersin’de özellikle gençlerin takıldığı birçok mekânlar var. Çocuğunuzun hangi mekânlara takıldığını, kimlerle arkadaşlık ettiğini ve hatta onların ebeveynleriyle iletişim halinde olmalısınız. Spor ve çeşitli sosyal etkinlikler çocukları zararlı alışkanlıklardan koruyucu etkendir. Çocuklarınızı tehdit veya korkutarak değil iletişim kurarak sevgi ile hep yanında olun.
Geleceğimizin emanetleri çocuklarımız ve gençlerimiz. Tüm topluma bu konuda görev düşüyor. En başta aile, okul, Emniyet teşkilatı, yerel yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşlarının farkındalık yaratacak eğitim ve etkinlikleri.
Bu işin şakası bile olamaz. Bu yazımı okumaya tenezzül eden okurlarımdan çocuklarına biraz daha dikkat etmelerini, sevgi göstermelerini ve gözlemlemelerini tavsiye ediyorum.