Uçmak dere mevki, tipik bir coğrafi şekil diyebiliriz. Çünkü deniz ile arasında bir yol kadar mesafe var. Hemen kayalık tepeler başlıyor. Kayaların altından geçmek insanı heyecanlandırıyor. Onun için bu yöreyi görmek istedim.
Uçmak dere vadisi diye bir şekli yoktu. Fakat tepelerde “Tabiat parkı” kurulmuştu. Parktan tepeler ve deniz seyir yeriydi. Rüzgârı da bilmem düşünebiliyor musunuz?
Uçmak derenin doğal yapısını kullanan ve öne çıkan “Yamaç paraşütüydü” Paraşütçüler tepeleri tutmuşlar ve meraklıları uçuruyorlardı.
Yamaç paraşütünü yakından görmeyi isterdim ama hiç sevmezdim.
Uzaktan bakıldığında, tepeden aşağı karanfiller gibi sıcak havanın dalgalandırdığı rengarenk şemsiyeler kocaman kelebekler gibi oynaşıyorlardı.
Uçan kelebeklerin yanına gidiyorduk, merakım tavan yapmıştı. Kendimi yamaç paraşütüne asılıyor ve dalgalanarak iniyor sanmıştım. Celladına âşık olmak gibi bir şey.
Paraşütçülerin yanına kadar yaklaştım. Uçmak isteyenler sıraya girmiş ve paraşütü kullananın önünde koltuk gibi bir yapıya oturuyor ve birlikte uçuyorlar. Sevmediğim ve korktuğum olaya yakındım. Böyle bir cambazlığa katılmak istemem.
Farklı ve özellikli bir aktivite değildi.
Doğanın ilginçliği yine ilginç bir olayla yaşanıyordu. Tabiat parkından denizi ve çevreyi seyretmek paraşütle izlemekten daha keyifliydi.
Paraşütçülerin yanına vardım. Uçmaya hazırlanmayı biraz ilkel buldum. Daha düzenli kontrolleri yapılmış bir sistem beklerdim. Olumsuz bir hava beynimi kurcaladı, irkildim. Heyecan katsayım arttı, geri çekildim. Yalnız uçmaya başlamalarını suyun şelale yapıp akmasına benzettim. Kartal gibi süzülüyorlardı. Kartalın renklisini düşündüm. Ayrıca sahilde yeşil bir alana nasıl konuyorlar. Düşme şeklindeyse insanın bir tarafı kırılabilirdi. Yoksa hafiften bir iniş mi yapıyorlardı.
Paraşütün kalkışını basit buldum. Daha teknik olmalıydı. Yamaç paraşütünün inceliğini ve ölçüsünü görüp anlamaya çalıştım. Paraşüt kullanma öğrenmeye bağlı olduğu kanaatine vardım. Uçulabilir bir sistem olduğuna karar verdim ama daha güçlü ve teknik elemanların olması gerekirdi.
Uçmak dereyi değil de uçmayı özelleştirmişler. Uçma olayını öne çıkartmışlar. Coğrafi yapıyı esas alsalardı, daha başarılı olurlardı. Uçmak derede yamaç paraşütüyle de uçuluyor gibi.
Tabiat parkına çıktık. Parkın düzeni gelişigüzeldi. Tam tepede değildi. Daha yukarıda en yüksek tepe vardı. Oradan da uçanlar oluyordu. Parktan çevreyi seyretmek de zevkliydi. Çünkü deniz ayağının altında kalıyordu.
Uçmak dereden geri döndüğümüzde yamaçlardan taş düşecek diye korktum. Fakat hiç ses çıkartmadım. Sonuçta güzel bir gün geçirmiş olduk.
Hasan TANRIVERDİ