Türkiye evim – barkım…
Türkiye işim – aşım…
Türkiye çocuğum…
Türkiye Dünyam…
Türkiye aşkım – sevdam…
Türkiye anam – babam
Ve Türkiye Vatanım.
Hadi bakalım şimdi; “Türkiye’yi düşünmek benim işim değil” de! De de göreyim. İçinde yaşayan bir mal gibi davran da göreyim.
Ha; “kula kul” bir bireysen diyecek bir şey yok zaten. “Karın tokluğu bana yeter, özelim olmasa da olur. Yat derlerse yatarım, kalk derlerse kalkarım. Ben uyaroğluyum” dersen mesele yok! Onursuzca yaşamaya devam et…
Yok, eğer “ben insanım. Allah’ın verdiği aklı kullanırım, Türkiye Cumhuriyeti yasaları çerçevesinde hakkımı ararım. Benim olanı alır, olmayana yaklaşmam. Özelim için çalışır, çabalar hakkımı korurum. Kimsenin hakkını yemem, amma kimseye de hakkımı yedirtmem” diyorsan, ki demen gereken budur, bu onurlu yaşamın için seni kutluyorum ONURDAŞIM….
Tabii ki, yasamasından yürütmesine, yargısından uygulayıcılarına kadar her alanda, her kademede görevlendirilmiş görevliler var. Ancak bu; “ben karışmam, beni ilgilendirmez” dememizi asla gerektirmez. Gerektirmemeli.
Onun için diyorum ki; Türkiye’yi düşünmeyi her şeyi ile, A’dan Z’ye bir başkalarının insiyatifine bırakamayız. Bizim de müdahale edecek, fikir ilave edecek, yanlışlıkları düzeltecek kararlarımız, önerilerimiz olacaktır, olmalıdır da.
Tabii ki kastettiğim iktidar ve muhalefet. Yani iktidar bugün %50 ile söz hakkına sahipse, parça bölük de olsa %50 muhalefetin de uygulamalara doğru-yanlış deme hakkı var. Zira bir bütünün diğer yarısıdır. İşte bu demokrasidir.
Susturulması, yok sayılması, sözlerinin dikkate alınmaması demokrasi değil; despotluktur! Güç bende demektir. Evet bir yerde güç elinde amma bunu muhalefeti ezmek baskı gücü olarak uygulamamalı…
Her ne kadar Parlamenter bir sistemimiz var, bizim adımıza konuşacak, karar alacak, uygulayacak seçilmişlerimiz olsa da, gün ve zaman itibariyle, yeni getirilen sistem nedeniyle yara almış, deforme olmuş, başkalaşım yaşıyor, özünden sapıyor ve BAŞKANLIK adı altında tek adamlığa doğru bir gidişatın içerisindeyiz.
Biz geri durduğumuz, karışmadığımız, neme lazım dediğimiz içindir ki; kararı tek başına verenler oluyor!
İşte onun içindir ki; “Türkiye’yi düşünmek benim işim değil, siyasilerin işidir” demek doğru değildir. Hepimizin işidir.
Zira o parlamenter sistemin siyasi gücünü-etkisini göremiyoruz. Yok artık.
Etkisizleştirildiler.
“Maaşa zam, işine son verilenler” misali, sayıları 550’den 600’e çıkarıldı ve işlevlerine son verildi!
Yakında bu 600 kişiyi de meclis dışı etmenin yolu mutlaka aranacak ve o endişeyle beklediğimiz, nedir, nasıldır dediğimiz TEK ADAM (BAŞKAN) sistemi rayına oturtulacaktır.
Yok “Cumhuriyet, Laiklik, Özgürlük, Demokrasi, Hak – Hukuk – Adalet – Liyakat – Kanun önünde her kişi eşit yasal haklara sahiptir” diyorsan, Türkiye’yi düşünmek senin işindir. Aşındır. Evindir. Barkındır. Çocuğunun geleceğidir. Torunuyun varlığıdır. Dünyandır. Aşkındır. Evet sevdandır.
Türkiye anandır.
Türkiye babandır.
Türkiye Vatanındır.
Hatta Ahiretin, Cennetindir Türkiye.
Sözün Özü!
Söz sahibi sensin. Sen olmalısın. Senin, yönet dediğin yönetmeli. Yanlışlarında uyarmalı, fikir üretmeli, katkı sunmalı, ikaz ve takdir etmelisin. Sen yönetene yetki verdiğin için, O’nun sana minnet ve saygı duymasını sağlamalısın. Ama bugün öyle mi? İktidarıyla, muhalefetiyle hiçbir siyasetçinin sözü geçmez, iş göremez, takdir hakkı yoktur. Sadece bir kişinin vardır.
Uyan ve Ülkeni sev. Bu ülke senin. Yönetiminde ki söz hakkını asla kaybetme. Kaybettiğin an senin de varlığın kaybolmuş demektir.
gazete2000@hotmail.com