Yazar Portal
Cuma, Nisan 23, 2021
  • Giriş Yap
  • Kayıt ol
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
İletişim
Yazar Portal
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Türkçemiz ve Dilimizdeki Kirlenme-Yavuz Bülent Bakiler

Mehmet Nuri PARMAKSIZ Yazar Mehmet Nuri PARMAKSIZ
06 Ağustos 2010
Mehmet Nuri PARMAKSIZ
2
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş
25 Ekim 2007 tarihinden itibaren, Türkiye Polis Radyosu’ndaki İmbikten Damlalar adlı programımda, her Perşembe saat 21.00–22.30 saatleri arasında bir özel konu belirleyerek, Türk edebiyatının seçkin kalemleri ve şairleri ile sohbetler yaptığımı ve programımda işlediğim özel konular ve bu konular üzerine konuşan isimlerin deşifre metinlerini yayınlayacağımı önceden duyurmuştum. İlk olarak da, ŞİİRİMİZDE KAYNAKLARI ve ŞİİRİMİZDE AŞK KAVRAMI konulu Prof. Dr. Sadık Tural’la sohbetimizi köşemde yayımlamıştım. Bu sohbetlerin deşifre metinlerini yayımlamaya devam ediyorum.

Dil konusu, hem edebiyat hem de kültürümüzü açısından çok önemli bir mevzu. Bu sohbetlere edebiyat tarihine düşülmüş notlar olarak bakabilirsiniz. 25 Ekim 2007 Perşembe günü “TÜRKÇEMİZ VE DİLİMİZDEKİ KİRLENME” konulu, YAVUZ BÜLENT BAKİLER

ile yaptığımız sohbetin deşifre metni:

M. N. PARMAKSIZ: Yavuz Hocam, özellikle son 25 yıldır Türk Dili konusunda çok önemli çalışmalarınız var. Benim takip edebildiğim kadarıyla Türkiye’nin her yerinde Türkçe’nin güzelliğini anlattınız. Yaptığınız televizyon programlarıyla ve yazdığınız şiirlerdeki o güzel Türkçenizle gönüllerde taht kurdunuz. Ben sizin geleceğe yazdığınız eserler ile kalacağınıza canı gönülden inanıyorum.

Yavuz Bülent BAKİLER:

Çok teşekkür ediyorum. İnşallah!

M. N. PARMAKSIZ: Türk dili ve dilimizdeki kirlenme meselesi çok önemli. Dil konusunda gençlere, şiire yeni başlayanlara veya her Türk vatandaşına ne tavsiye edersiniz Yavuz Hocam?

Yavuz Bülent

BAKİLER: Bu çok zor bir soru ama aşama aşama kısaca bir şeyler söylemek isterim. Eğer şiir bir kelime mimarisi ise eğer onları Balzac’ın ifadesi ile “Millet, edebiyatı olan topluluksa” ve edebiyatın temel malzemesi dil ise bizim gençlerimizin, milletimizin dile çok büyük bir dikkatle eğilmesi ve mükemmel bir biçimde konuşması icap eder. Atatürk’ün bir sözü var biliyorsunuz: “Türk demek, Türkçe demektir.”diyor. Milletimizin çok büyük vatanperver evlatlarından birisi olan Süleyman Nazif (Diyarbakır’ın vatanperver evladı) diyor ki: “Türkçe milletimizin iskeletidir. İskeletsiz bir insanın ayakta durması nasıl mümkün değilse, dilsiz bir milletinde yaşaması mümkün değildir.” O bakımdan gençlerimizin hayatta başarılı olabilmeleri için şair olsun, hikâye yazarı olsun, roman yazarı olsun, iş kadını olsun, ne olursa olsun kayıtsız ve şartsız Türkçe’yi çok iyi bilmesi, çok iyi konuşması, çok iyi yazması icap eder. Galiba Mısırlıların bir sözüdür Mehmet Nuri Bey, “İnsanlar kıyafetleriyle karşılanırlar, fikirleriyle uğurlanırlar.” Bu çok önemli bir tespit. Bunun karşılığı var dilimizde biliyorsunuz. Nasreddin Hoca’nın bir espriyle ortaya koymuş olduğu gerçek: “Ye kürküm ye” ifadesi. Hani Nasreddin Hoca bir düğüne gitmek istemiş de, kılığı kıyafeti yerinde olmadığı için davet edilmemiş ama evine gelmiş güzel bir kürk giyinmiş. Kürkü giyinerek düğün evinin önünden geçtiği zaman adam, “Aman Hocam, buyrun buyurun” demiş. Onu yemek masasının başına almışlar. O da kürkünü yakasından tutarak yemek tabağına doğru uzatmış ve “ye kürküm ye” demiş. Gerçekten insanlar kıyafetleriyle karşılanırlar ve gerçekten insanlar fikirleriyle uğurlanırlar. Şimdi gençlerimize gelelim! Diyelim ki doktor oldular, mühendis oldular, avukat oldular, mimar oldular, şu, bu, o oldular ama eğer Türkçe’yi güzel bilmiyorlarsa, güzel konuşmuyorlarsa, kafalarında bizim meselelerimizin aydınlığı yoksa çok güzel kıyafetlerle girmiş oldukları toplantılardan fikirleriyle uğurlanırlar. Yani bir istiskal ile karşı karşıya kalırlar. O bakımdan kim hangi meslekte olursa olsun kayıtsız ve şartsız Türkçe’yi çok iyi bilmesi, çok iyi konuşması gerekir. Türkçe bizim şah damarımızdır, varlık sebebimizdir. Dilimizi çok büyük bir zenginlikle ortaya koymak ve yaşatmak her Türk gencinin, “Türk insanının” demiyorum çünkü bu çok yanlış bir ifadedir. Türk zaten insandır. Türk insanı denilir mi, martı kuşu denilir mi?

M. N. PARMAKSIZ:

Evet, çok doğru Hocam. Aslında dil konusunda bilinçsizce birçok hata yapılıyor.

Yavuz Bülent BAKİLER:

Bu arada bir yanlışı da düzeltmek istiyorum. Her Türk vatandaşının asli vazifelerinin başında geliyor. Şiir tabi kelimler ile yazıldığı için veya kelimelerle göründüğü için bizim insanımızın kelime dünyasının çok zengin olması icap eder. Biliyor musunuz? Namık Kemal merhumun çok önemli bir tespiti var. Ben onu okuduğum zaman çok şaşırdım. Çünkü 21. yüzyılın ilim adamları da aynen Namık Kemal’in tespitini ortaya koyuyor. O diyor ki: “Bir insanın zekâsı bildiği kelime sayısıyla orantılıdır.” Yani bir insan ne kadar çok kelime biliyorsa aklını, mantığını, zekâsını o derecede güzel kullanır. Önüne konan bir kitabı rahatlıkla okur ve anlar. Meramını rahat bir şekilde ifade eder veya kendisine anlatılanları kavrar. Niçin? Kelime dünyası zengin olduğu için. Onun tersini dikkate aldığımızda bir büyük facia ile karşı karşıya kalırız. Şimdi ben gençlerimizin içerisinde bulunmuş olduğu durumu genel olarak ortaya koymak için şu ifadeyi kullanmak mecburiyetindeyim. Şimdi Mehmet Nuri Bey bizim anadilimiz Türkçe’dir. Biz evimizde yedi yıl Türkçe konuşuyoruz. Sonra sekiz yıl ilköğretimde Türkçe eğitimi görüyoruz. Etti on beş yıl. Üç yıl da lisede Türkçe görüyoruz. Ondan sonra çocuklarımız üniversiteye geliyor. Çocuklarımıza üniversitede yeni baştan Türkçe dersleri konuluyor. Biliyor musunuz? Ben samimi kanaatimi ifade ediyorum. Dünyada bana göre, bundan daha büyük ayıp olmaz. Bugün bizim dil konusunda büyük bir sıkıntıyla, büyük bir facia ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor bu durum. Neden, çünkü on sekiz yıl Türkçe eğitimden geçen bir kimse artık üniversite sıralarına geldiği zaman hocalarının kendine anlattıklarını kavrayabilecek bir seviyede olmalıdırlar. Hayır, o seviyede olmadıkları için onlara yeni baştan Türkçe dersleri konuluyor. Bu bizim için gerçekten bir ayıptır.

M. N. PARMAKSIZ: Hocam çok haklısınız. Ne yaparsak yapalım, sınavlardan geçirelim öğrencileri, yine de Türkçe’yi öğretemiyoruz herhalde Hocam?

Yavuz Bülent BAKİLER: Tabi öğretemediğimiz için zaten Türkçe dersleri konuluyor üniversitelerimize ve işin garip tarafı; üniversitelerden mezun olan çocuklarımızın da, resmi rakamları söylüyorum, %37’si, İstanbul Üniversitesi’nin yapmış olduğu araştırmalara göre, ders kitaplarının dışında herhangi bir kitap okumamışlar. Evet Nuri Bey, bundan büyük bir facia olabilir mi?

M. N. PARMAKSIZ: Evet Hocam, bu hakikaten facia!

Yavuz Bülent

BAKİLER: Şimdi biz hep şikâyet ediyoruz biliyorsunuz. “Eller aya, biz yaya” Niçin ellerin aya gittiğini, bizim neden yaya kaldığımızı katiyen dikkate almıyoruz. Bunu etraflıca bir şekilde düşünmüyoruz. Bakın ben size bu program münasebetiyle birkaç rakam vermek istiyorum: “Türkiye neden geride kalıyor?” sorusunun cevabı bu hadisede, bu rakamlar dünyasında var. Şimdi Batı dünyası bir kelimenin insan hayatında ve millet hayatında çok büyük bir yere sahip olduğunu bildiği için, onları sekiz yıllık eğitimden geçirdiklerinde ders kitaplarını 71.000 kelime ile yazıyorlar. Japonya’da 44.000’dir.Bu rakam İtalya’da 32.000’dir.

M. N. PARMAKSIZ: Hocam şimdi bizimkini söylemeyin isterseniz(!) Herhalde çok düşüktür.

Yavuz Bülent

BAKİLER: Hayır efendim söyleyelim de, durumuz ortaya çıksın! Atatürk’ün iradesiyle Türkiye Çağdaş Medeniyetler Seviyesi’ne yükselmek, sıçramak mecburiyetinde. Bizim sekiz yıllık okullarımızda çocuklarımızın ders kitaplarını 6.000 kelimeyle yazıyoruz. Çocuklarımız da bu 6.000 kelimenin %10’u ile düşünüyorlar veya konuşuyorlar. Şimdi bir nesil düşününüz; Batı Dünyası’nda 71.000 kelimeyle okuyor ve düşünüyorlar. Düşünün ki Japonya 44.000 kelimenin içerisinde ve İtalya 32.000 kelime de. Bir nesil düşününüz ki Türkiye de 6.000 kelimeyle okuyor ve düşünüyor ama bu 6.000 kelimenin de %10’u ile konuşuyor. Biliyor musunuz Mehmet Nuri Bey, bu sokak Türkçe’sidir. Sokakta simit satan bir adama gidersiniz, konuşursunuz. “Kaça?”dersiniz cevabını verir. Adını sorarsınız söyler. Memleketini sorarsınız açıklar ama bu sokakta simit satan veya sokakta kanalizasyon hizmetlerinde çalışan veya sokakta çöpçülük yapan adama siz adama Sait Faik’in veya Orhan Veli’nin kitaplarını uzattığınız zaman, ona oku veya anlat dediğimiz zaman, onu okuyamaz! Okur fakat ilkokul mezunu olduğu için anlayamaz, anlatamaz. Niçin? Çünkü kelime dünyası zayıftır.

M. N. PARMAKSIZ: Hocam ben bir şeyle karşılaştım biliyor musunuz? Çok üzüldüm tabi, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Mürebbiye” adlı romanını bir yayın evi basmış. Şimdi ben kapağını anlatacağım size. Mürebbiye yazıyor, Hüseyin Rahmi Gürpınar yazıyor. Altında ise “Günümüz Türkçesine çeviren” yazıyor. Herhalde çeviren kişi başka bir dilden çevirmiş sanki! Şimdi sizin ortaya koyduğunuz rakamlar neden bizim Batı’dan geri kaldığımızı açıkça ifade ediyor. Türkiye’de yaşıyoruz, Türkçe konuşuyoruz. Bir yayınevi kitap çıkartıyor. Kitabın kapağına “Günümüz Türkçesine Çeviren” yazılabiliyor.

Yavuz Bülent

BAKİLER: Dehşet verici bir faciadır bu! Şimdi ben bu konuda bir tespitimi arz edeyim. Shakspeare biliyorsunuz bundan aşağı yukarı 391 yıl önce vefat etti. Ama İngiliz gençliği, Shakspeare İngilizcesini biliyor, okuyor, anlıyor. Ben İngiltere’de bir vapur seyahatinde kaptana sordum. Dedim ki: “Sizin bana bahsettiğiniz kızınız, bu sene üniversiteye başlayacak dediğiniz kızınız, Shakspeare İngilizcesini biliyor mu?” Bana kelimesi kelimesine vermiş olduğu cevap şudur: “İngiltere’de Shakspeare İngilizcesini bilmeyen, anlamayan kimseye münevver nazarı ile bakılamaz. Ben kızıma özel bir öğretmen tuttum. O kızıma Shakspeare İngilizcesini de öğretiyor.” Şimdi İngiltere’de 390 yıl önce ölen bir tiyatro yazarının eserini İngiliz gençliği okuyor, anlıyor ama 30-40 yıl önce ölen bir Türk yazarının eserini biz çocuklarımıza okutamıyoruz ve onu günümüzün Türkçesinde uygulamaya çalışıyoruz. Bu daha ne kadar böyle devam edecek Nuri Bey?

M. N. PARMAKSIZ:

Hocam artık dur demek lazım! Siz ve birçok edebiyatçımız yaptığı çalışmalarla zaten ses getirmeye başladı. Şimdi yayın konuğu oldunuz ve şunu söyleyeyim, tabi zamanımız daralıyor, hocam sizden şiir dinlemeden sizi bırakmayacağımızı söylüyorum; yazdığınız şiirler bir tarafa diksiyonunuz da birçok edebiyatçı dostumuza veya dinleyene ilham kaynağı olacaktır hakikaten! Hocam son olarak şiir ve şair hakkındaki düşüncelerinizi alalım, sonra da sizden bir şiir dinleyelim; çünkü bu akşam bir konuğumuz daha olacak inşallah! Elazığ’a bağlanacağız ve Hazar Şiir Akşamları var. Cengiz Aytmatov gelmiş! Cengiz Ayatmatov’a Türk Dünyası Hizmet Ödülü verilecek. Belki de Cengiz Aytmatov ile görüşeceğiz.¬

Yavuz Bülent BAKİLER:

Çok güzel. Biliyor musunuz? Beni Elazığ’a davet etmişlerdi. Fakat Ergun Göze ile ilgili bir toplantı olacağı ve bende orada vazifeli bulunduğum için gidemedim. Ama Elazığ’daki bu büyük çalışmadan haberdarım. Gerçekten Cengiz Aytmotov bütün Türk dünyasının tabii dolayısıyla bizim milletimizin yüz akı yazarlarından birisidir. O’nu bizim milletimizin, gençliğimizin, edebiyat öğretmenlerimizin çok iyi okumaları ve anlatmaları gerekir. Bilhassa, “Gün Uzar Yüzyıl Olur” isimli eserini herkesin çok büyük bir dikkatle okumasında sayılamayacak kadar fayda var.

M. N. PARMAKSIZ:

Haklısınız Hocam. Aytmatov çok önemli bir yazar. Şiir ve şair hakkındaki düşünceleriniz nelerdir Yavuz Hocam?

Yavuz Bülent

BAKİLER: Şiirle ilgili çok tarifler var biliyorsunuz, 40 ayrı tarif. Bana göre şiir güzelliğin gülümsemesidir, güzelliğin nefes almasıdır. Şair de, bir kelime mimarıdır. Bu güzelliği bize duyurabilen insandır. Biz bütün güzellikleri şiir kelimesiyle ifade ediyoruz. Mesela şiir gibi kız, şiir gibi çocuk, şiir gibi araba, şiir gibi söz, şiir gibi konuşma diyoruz. Bütün bunlardan şiirin bir güzellik unsuru olduğunu ortaya koymaya çalışıyoruz. Ben de ona, o nazarla bakıyorum. Şair de işte, bu güzelliği bize vermeye çalışan insan. Şimdi bilmiyorum hangi şiirimi okusam.

M. N. PARMAKSIZ:

Yavuz Hocam, herhalde hafızanızda vardır, “Sivas’ta Yoksul Çocuklar” yani hafızanızda varsa …

Yavuz Bülent BAKİLER:

Var elbet, ezberimdedir o şiir. Okuyayım size.

Sivas’ta Yoksul Çocuklar

Sivas’ta Ulu Cami avlusunda yoksul çocuklar
Yalvaran gözlerle etrafa baka baka
Açıyorlar küçücük esmer avuçlarını:
-Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka!

Hükümet Konağının yanında biri
Bir avuç kemik, bir parça deri…
“Boya-cila yimbeş, boya-cila yimbeş!” diye ağlıyor
Ve daha fırça bile tutamıyor elleri.

Garipler Pazarı’nda körpe çocuklar
Yorgunluktan güzelim yüzleri al al…
Öldüren bir çığlık dudaklarında:
-Boş hamal! Boş hamal! Boş hamal…!

Nane satan, su satan yetim çocuklar
Şarkı söyleyemediler güneşe, aya…
Biliyorum ne masal dinlemeye doydular
Ne oyun oynamaya…

Vezirci’de, Yüceyurt’ta, Altıntabak’ta
Çocuklar var incecik yüzleri nurdan.
Ama toz-toprak içinde elleri ayakları
Oyuncakları çamurdan…

Ve günahkâr çocuklar, suçlu çocuklar
Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi.
Bu suç bizim suçumuz, bu günah bizim
Affedin bizi.
Gökteki yıldızlar kadar sayısız,
Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları
Anladım farkınız yok koparılmış başaktan!
Alın bu gözleri benden, alın bu yüreği artık
Utanıyorum yaşamaktan.

M.N. PARMAKSIZ: Hocam inanın ki, burada olsaydınız görecektiniz, gözlerim doldu. Hakikaten çok etkilendim, siz bu şiiri nasıl yazdığınızı da anlatmıştınız bana.

Yavuz Bülent

BAKİLER: Ben de bu şiiri ağlayarak yazdım.

M.N. PARMAKSIZ: Evet biliyorum Hocam, biliyorum, biliyorum.

Yavuz Bülent

BAKİLER: İplik iplik gözyaşı dökerek yazdım. Birçok kimseler de bana bu şiiri aynı duygularla okuduklarını ve dinlediklerini söylediler. Siz de o çizgide konuştunuz, çok teşekkür ederim. Ben zaten kahramanlık şiirlerini bile gözyaşlarıyla yazan bir garip adamım.

M.N. PARMAKSIZ: Yani şairi anlatırken Hocam, şair duygu adamıdır diyebiliriz hakikaten.

Yavuz Bülent BAKİLER: Kesinlikle, zaten duygulu olmayan bir adam, katiyen şiir yazamaz, şiire ilgi

duyamaz.

M.N. PARMAKSIZ:

Hocam çok teşekkür ederiz. Zaman zaman size, fikirlerinize hem Türk dili konusunda, hem şiir konusunda müracaat edeceğiz.

Yavuz Bülent

BAKİLER: Estağfurullah, estağfurullah.

M.N. PARMAKSIZ: Hocam programımıza katıldığınız için çok teşekkür ediyorum. Hayırlı geceler.

Yavuz Bülent

BAKİLER: Ben de teşekkür ederim. Polis Radyosu dinleyicilerine bu vesileyle sevgilerimi ve saygılarımı tekrarlıyorum. Yinelemiyorum, tekrarlıyorum efendim. Çok teşekkür ederim.

M.N. PARMAKSIZ: Sağ olun Hocam, sağ olun. İyi akşamlar.

Paylaş
Etiketler: şiirde kaynaklarşiirimizTürk Dilitürkçemiz
Önceki Yazı

Pasaport’ta Pazarlık…

Sonraki Yazı

Fountain Wolf…

Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Mehmet Nuri PARMAKSIZ

İstanbul’da doğdu. Aslen Düzceli'dir.İlk, orta ve lise tahsilini, İstanbul’da tamamladıktan sonra, 1991 yılında girdiği Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden 1995’te mezun oldu. Aynı yıl Mardin Derik Lisesi edebiyat öğretmeni olarak atandı. 1997 yılında Ankara – Gölbaşı Anadolu Lisesi edebiyat öğretmeni olarak geldiği okulda mesleğine devam etmektedir. Lise yıllarında başlayan şiirle ilgisi, üniversite öğrenimi içersinde heves olmaktan çıkmış ve branşı gereği sanatın bu dalıyla ciddi olarak ilgilenmeye başlamıştır. Şiir üzerine yazdığı makaleleri ve şiirleri “İlk Yaz, Erciyes, Sarmaşık, Gülpınar, Simav Anadolu, Maki, Hisler Bulvarı, Kümbet, Karınca, Bizim Ece, Size, Çağrı,Bizim Külliye, Berceste, Türk Dili vb... birçok dergide yayınlanmıştır. Son beş yıl içinde, Milli Eğitim Bakanlığı adına, Başkent Öğretmenevi ve Milli Eğitim Şura salonunda, öğretmen şairlerin katıldığı toplam altı şiir dinletisi organizasyonu gerçekleştirmiş, birçok Devlet töreninde de sunuculuk görevinde bulunmuştur. 2006 yılında yapılan seçimde İLESAM Yönetim Kurulu üyesi olarak seçildi ve 2008 Ocak ayına kadar İLESAM'ın Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. Birçok dinleti ve toplantı da, “Şiir Estetiğimiz ve Şiirde Olması Gerekenler” konulu bildiri sunmuş ve konferans vermiştir. Türk edebiyatı ve şiirine yaptığı katkılardan dolayı, Antalya ve Simav'da (Kütahya) düzenlenen şiir organizasyonlarında "Türk Şiirine ve Kültürüne Hizmet Ödülü"ne layık görülmüştür. 2006’nın Ekim ayından itibaren Polis Radyosu’nda “Gönül Köprüsü” adlı bir şiir-edebiyat ve sanat programı yapmıştır. 2007’nin Ekim ayından itibaren ise, yine Polis radyosunda, her Perşembe günü saat 21’de yayınlanan “İmbikten Damlalar” adlı şiir-edebiyat ve sanat programını yapmaktadır. “Mektuplarıyla Cahit Sıtkı” adlı inceleme, "Mogan Şiir Akşamları", "Mogan Şiir Akşamları (2008)" ve "Anne Konulu Şiirlerden Seçmeler" adlı üç antoloji eseri bulunmaktadır. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Halk Edebiyatı alanında “Âşık Edebiyatında Ağıt Konulu Destanlar”adlı tez çalışmasıyla master yapmıştır.

İlişkili Yazılar

Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Türk Edebiyatında Mektup Geleneği

05 Nisan 2011
5k
Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Ses ve Ahengin Önemi Üzerine

20 Eylül 2010
5k
Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Unutulmuş Bir Şair: Asaf Halet Çelebi

19 Eylül 2010
5k
Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Süveydâ’ya Mektup(XVI)

11 Eylül 2010
5k
Sonraki Yazı

Fountain Wolf...

Yorumlar 2

  1. Çapar Kanat says:
    11 sene önce

    Yazınızı okudum.
    Saygılarımla
    Çapar Kanat
    Çiftçi-Çiğ Süt Üreticisi

  2. Mesut Kaymakçı says:
    11 sene önce

    Sayın Mehmet Nuri Parmaksız yazınızı büyük bir dikkatle okudum. Yazınız hoş keyifli bir dille yazılmış..
    Saygılarımla
    Mesut Kaymakçı

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazarları

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son

Zevzeklik

11 Nisan 2021

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019

Kalifikasyon

18 Nisan 2021

“İngiliz Efsânesini Bitiriyoruz…” Atatürk Tarafından Verilen 450 Ton Altın

16 Kasım 2018
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

03 Nisan 2021

Şereflikoçhisar’ın Yüzyıllık Lezzeti Tahinli Pide, Nam-ı Diğer Tahanlı Pide

20 Ağustos 2018

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39

Hayali Sermaye ve Borç Refahı

23 Nisan 2021

Egemenlik Bayramı

23 Nisan 2021

Yabanda Oruç Ayı

23 Nisan 2021

Yabancı Gözüyle Köy Enstitüleri

23 Nisan 2021

Halilülasyon Günlükleri 7- Şerefli Muhbirler, Vatan Millet, Thodex’ler

23 Nisan 2021

Mikroplastikler Akciğer Hücrelerine Zarar Veriyor

23 Nisan 2021

Hoş Geldin Ramazan

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi

Ayın Kitabı

Ayın kitabı bölümünde yazarlarımızın kitaplarının yayınlanması için, her ay en az üç yazı yayınlamış ve yazılarının her birinin en az 50 tekil tıklama sayısına ulaşmış veya her bir yazısına en az 5 er portal üzerinde yorum almış olması gerekmektedir.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

YAZAR PORTAL

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun? Kayıt ol

Yeni hesap oluştur!

Kayıt için aşağıdaki formları doldurun

Tum alanlar zorunludur Giriş yap

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap