SÖZÜN ÖZÜ (Gazeteci / Yazar)
İttifaklar..
Cumhur ittifakı…
Millet ittifakı….
Koalisyonlar…
Ve hafife almalar.
Bilindiği gibi Abdullah GÜL’ün görev süresinin sona ermesi üzerine son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP, yanına MHP’yi de alarak Recep Tayyip ERDOĞAN için sandığa giderken; Hesaplarını ikinci tur üzerine kuran ancak muvaffak olamayan partilerden CHP kendi adayı Muharrem İNCE, İYİ Parti kendi adayı Meral AKŞENER, SP kendi adayı Temel KARAMOLLAOĞLU, HDP kendi adayı eski Genel Başkanı Selahattin DEMİRTAŞ, Vatan Partisi kendi adayı Doğu PERİNÇEK ile sandığa giderek ilk turda % 51 oy alan ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanı seçilmesine olanak sağladılar.
Sonrasında gerek MHP’nin zaruretten, AKP’nin ise sağ’ın tek partisi olma kurguları üzerine MHP’ye sempati ile bakması ve hemen arkasından yapılan Meclis Başkanlığı seçimlerinde de AKP adayının desteklenmesi konusunda alınan karar ile MHP, adeta AKP’nin kurtarıcısı rolünü üstlenerek kendini bitirdi. Bundan sonra yapacağı tek şey sıkı sıkıya AKP’nin ipine sarılmak ve tabanı bölen İYİ Parti’ye meydan vermemek olacaktı. Yani dönüş mümkün değildi artık.
Bugüne kadar geçen süre içerisinde özellikle MHP’den AKP sözcülerine, ya da onlar tarafından gelen açıklamalara çok sert eleştiri gelmesine rağmen ortaklık bozulmadı ! “Siz kendi yolunuza, biz de kendi yolumuza” denecek noktalara gelinmesine rağmen yol aynı.
Yani her iki taraf ta yenilir yutulur olmayan açıklamalar yapmalarına rağmen kol kola devam ediyorlar.
Bunun adına ittifak dendi. CUMHUR İttifakı.
Diğer tarafta ise ister istemez birlik gerektirdi. Bir arada hareket etmek gerektiği anlaşıldı. Çünkü bencil hareket etmelerinin meyvesini Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne yazık ki acı ve ham yediler! İNCE ve AKŞENER için hangisi daha fazla oy alırsa, 2. turda ERDOĞAN’ın karşısına o çıkacak idi güya!
Amma umut ambarlarına karlar yağdı. Soğuk hava çarptı ve akılları toparladı. Geç oldu tabii ki. ERDOĞAN ilk turda aldı götürdü. İNCE de ince bir sözle ; “Adam kazandı” diyerek tasdik eyledi ve o gece kayıplara karıştı.
Asıl anlatmak istediğim konu aslında bu olaylar sonucunda gelişen, siyasi söylemlerin sertliği idi. Ancak buraya nerelerden gelindiğini hatırlamak gerekiyordu. Çok sert sözler sarf edildi özellikle Cumhur İttifakı tarafından.
İktidar ya da muhalefet, siyasi parti liderlerinin birbirlerinin şahıslarına yönelik söylenen sözleri doğru bulmadığımı da söyleyerek, bir tarafa bırakıyorum. Ancak toplumun hemen hemen yarısının temsil edildiği MİLLET İTTİFAKI için söylenenleri hoş bulmuyorum. Takdir edersiniz ki diğer yarısını da CUMHUR İTTİFAKI temsil ediyor.
Birinin diğerine hakareti, toplumun yarısını ilgilendiriyor. Vatandaş bunu hak etmiyor.
BAHÇELİ, MİLLET ittifakı için ( Hor görülme, horlanma, aşağılanma, alçalma) anlamlarına gelen kelime, “ZİLLET” ifadesini kullanıyor!
Cumburbaşkanı ERDOĞAN ise, daha yumuşak ve çok kırıcı olmasa da MİLLET ittifakı için (Hastalık, dert) anlamına gelen kelime, “İLLET” ifadesini kullanıyor!
BAHÇELİ’de ki bu hırs, kin, nefretin sebebi AKP’ye zorunlu RAM olmasından mı geliyor acaba? Köklü bir siyasi parti MHP’yi, bir lider olarak AKP’ye yamamış olmasın vicdan azabını mı yaşıyor yoksa? Nedir O’nu bu kadar kindar yapan anlamak mümkün değil. Belki İYİ Parti için kırgın olabilir, ona kızmış olabilir amma bunu, %50 civarında bir topluma reva göremez diye düşünüyorum. Ne demek hor görmek, horlamak, aşağılamak, alçaltmak?
Sözün Özü!
Kim bilir, gün gelir taban yine MHP’de buluşabilir! Siyasettir bu. Lideri yine BAHÇELİ olabilir. Peki o zaman bu ZİLLET dediklerinizin yüzüne gönül rahatlığıyla nasıl bakacaksınız? “Size söylenmesini istemediğinizi,siz de başkalarına söylemeyiniz” der bir düşünür…