02.11.2019 Pazartesi günü için; MHRS’den aldığım randevu üzerine Devlet Hastanesi’ne gittim,
Biopsi yaptırmak için…
(lütfen dikkat ediniz” otopsi” değil biopsi diyorum burası çokomelli)
İlgili kayıt işlemleri aşamasını büyük bir meşakkat çekerek atlattık sıra sevgili uzman doktorumun şikayetimi alarak muayenemi gerçekleştirmesine geldi.
hikaye bundan sonra başlıyor….
Bir takım tetkikler için kan örneği verdim ve sırada sonuçları almak var ama nerede…
Sayın Doktor’un çok sayın sekreterleri kan tetkikleri ile ilgili evrakların kendisine yarın ulaşacağını dolayısıyla tedavinin yarın itibarıyla sonuca göre devam edceğini açıklaması üzerine
“yarın sabahtan gelin” dediler.
Yarın oldu gün aydınlanmadan sabahtan gittim ama saat öğleden sonraya doğru ilerliyordu… (burada maşallah denilecek aksi halde esteeüzü billah günaha girersiniz adamlar çok çalışkan) Kan örnekleri, tetkikler sonuçlar… Hastanede havada uçuyor ve heryer toz duman kalabalıktan görünmüyor hastane “müşteri gani”
(burada şükür edilir!)
Sayın Sekreterin yanına gidin size randevu verecek denildi ki; randevu maşallah cuma gününe…
“Cuma yeniden geliniz çok yoğunuz” dediler.
(haklılar tabi!.. Koca – koca memurlar benimle mi uğraşacak?
Yapacak dünya kadar dedi-kodular…. ahh yanlış söyledim işler var)
– Bu hafta cuma günü mü efendim
dedim.
hayır, dedi.
– O’ zaman…
13.12.2019 Cuma!!!
Durur muyum?
Hocam yapmayın lütfen! Bu cuma olsun dedim.
üç aşağı-beş yukarı derken anlaştık benim dediğim oldu (hamd olsun.)
Söylenilen günde, hastaneye gittim.
yeniden giriş kayıtları oluşturdum.
Sekreter Hanımefendi Afedersiniz! hazretleri… “Akşama kadar halledeceğiz hastaneden ayrılmayın” dedi. (kızımızın maşallah’ı var hızlı, başarılı… Herşeyden önce başı kapalı ki; bir çalışma masası var. Âllah için, o masaya ben kurulsam bana bile o denli yakışmaz masa ki tecrübeyle sabit.
Bir ofisi var değme ofisler halt etmiş…
yakışır bacımıza.
“Müslüman kişi herşeyin en iyisine layık”
Saat; öğle saatlerine doğru geliyordu…
Söylenildiği üzere bir koltukta oturdum bir yandan operasyonu beklerken bir yandan da müşterilerimden gelen sipariş mesajlarıma bakıyordum ki; birden doktor paşam, hekimim, liderim, onbaşım yanıma geldi. “Sen burada mı oturuyorsun ohhhh” dedi.
– Hocam halkın içinde normal bir yerde oturduğumu düşünüyorum, siz nerede oturmamı tavsiye edersiniz?ahhhh ben ahhhh… Nerede oturmamı emredersiniz demeliydim yine ıskaladım.
“Ben size diyecek bir şey bulamıyorum bir de telefonla oynuyorsunuz” dedi.
çok mahçup oldum tabi düşünsenize koskoca ben kooooossskoossss kocaaaaa doktor Efendi’yi beklerkene!.. Bir de telefonla oynuyorum ayıp bana ama; değil mi?
ya! Sen kimsin devletin doktoru otur dememiş, telefon için izin almamışsın bir de utanmadan sıra bekliyorum diyorsun yuhhh!
– Hocam şeyyy dedim.
arkasına bile bakmadan çıktı gitti…
Ve ben o evraklar elimde kalakaldım o evrakları müsait bir yere koyamadım ne yapayım tabi ben de yırtıp attım.
Biopsi ne oldu dediğinizi duyar gibiyim, tek cevap: Biopsi olamadım.
Akkuş yoluna doğru arabamla yol alırken…
Doktor hazretleri beni telefonla aradı üzüntüsünü beyan etti.
(şaka değil gerçekten iç hat telefonundan beni bağlattırdı ve dedi ki: Hastanede misiniz?
– hastane mi!!??
Valla benzetmek gibi olacaksa da olsun beyefendi ama; sözüm meclisten içeri orası tam bir tımarhane… Sözü çıktı ağzımdan.
“ALLAH DEVLETE ZEVAL VERMESİN”
Yaw ben kurban olayım bu hükümete sağlıkta çağ atladık bir takım bürokrasi yer ile yeksan oldu… Olmasaydılar, olmazdık ya!..
Hikâyenin Sahibi bizzat kendim olunca biraz hicvetmek istedim “KOME-DRAM” bu olsa gerek.
Gülerken ağlamamak elde değil.
En yakın Görüş Mesafesi, sıfır mesafesidir.
Bir söz:
“Er kişiysen görevin neyse başar
Zevke eğlenceye hayvan da koşar!”
Nihal Atsız