Suriye karıştı. Aslında çoktan karışmış idi de şimdi içinden çıkılmaz hale geldi!
Kimin eli kimin cebinde, kim kiminle müttefik, kim kimlerle dirsek temasında, kim haklı kim haksız, kim neyin derdinde ve kim bu savaşın sonunda kârlı çıkacak?
İki süper güç Amerika ve Rusya sağ gösterip sol vururlar mı bilinmez!
Hoş, savaşanın kazananı tabii ki olmaz. Çoluk çocuğu, kadını, genci ölen – öldürülen, yapısı bozulan, kısa keseyim ahı olan ah edenin malı kimseye kazanç sağlamaz, kârlı çıkarmaz, mutlu etmez, huzur buldurmaz.
Hele ki, hiçbir sebep yokken..
Hiçbir zaruret hasıl değilken…
Hiçbir korku ve endişe de yokken savaşmak, Allah’ın verdiği canı almak, çoluk çocuğu evsiz barksız, aç susuz bırakmak, gülüp oynaması gereken çağda ağlatmak, korkutmak, hatta oyuncağına dokunmak, kimseyi kazançlı kılmaz.
Biz neden işin içindeyiz?
Neyin mücadelesi bu?
Bize yar olmayan, bundan böyle de olmayacak olan Amerika ve Rusya’nın BÜYÜK GÜÇ olmalarına katkı sağlamıyor muyuz bu konumda?
Malum, ÇÖZÜM adı altında bir ona bir diğerine gidip geliyoruz!
Ağırlığımız nerede? Söz sahipliğimiz nerede?
Suriye kendi içinde bir sorun yaşıyor! Çözümü de çözümsüzlüğü de onları ilgilendirir.
Şayet çözümsüzlükten dolayı kendi vatanımız, kendi bekamız, kendi halkımız tehlikeye giriyorsa ve müdahale edilmesi gerekiyorsa tamam. Elbette ki herkes vatanını, halkını, toprağını, varlığını korumakla, uğruna CAN VERMEKLE mükelleftir. Bizler de seve seve veririz. Ki bunu en iyi ve GÖNÜLLÜ olarak yapan da TÜRKLER’dir.
Gönüllü diyorum çünkü tarih boyunca böyle olmuştur. Diğer ülke halkı ve askerleri gibi parayı, pulu, malı, mülkü düşünmeden, ailesi ve vatanı için Allah Allah nidasıyla, ölürsem ŞEHİT, kalırsam GAZİ manevi güçle cepheye koşar…
Biliyorsunuz Kıbrıs Barış Harekatı’nda Yunan askerlerinin, savaşmaktan kaçmamak için tanklara zincirle bağlı olduğunu basından okumuştuk. İşte buna Türk askerinde rastlayamayız.
PKK’ya karşı içeride ve sınırda, hatta zaman zaman sınır ötesi mücadelede bir isteksizlik, geri durma, var mı? Kesinlikle yok.
Ancak çok karmaşık bir durumun içerisindeyiz. Kimin kimle mücadele ettiği, kimi neden vurduğu, sonucun ne olacağını bilen yok!
Örneğin;
– Amerika güya müttefiğimiz! Üstelik NATO üyesiyiz. PKK ve PYD gibi terör unsurlarıyla mücadelemizde hangisi yanımızda? Hiç biri! Tam aksine onlara silah mühimmat yardımı yapıyorlar bize karşı!
– Rusya Suriye ile müttefik mi? Evet.
– Biz Amerika ile müttefik olduğumuzdan Rusya bize yar mı? Hayır.
– Amma Suriye meselesinden dolayı muhatabımız Rusya!
Çok tuhaf değil mi?
Diğer taraftan PKK ve PYD terör örgütlerine yardım yapan Amerika ile “neden?” diye dirsek temasında mıyız? Evet.
– İran Şİİ meselesi yüzünden Suriye Şiileri’nin yanında mı? Evet.
– Biz de aslında bir yerde Şiiler’e karşıyız! Bize düşman bir kapı da oradan açılıyor mu? Evet.
– Amerika ile Rusya birbirlerini bir kaşık suda boğmak istiyor mu? İstiyor gözüküyorlar!
Amma siyasi davranıyor, ülkelerinin çıkarları için “mış” gibi davranmaya devam ediyorlar!
– Amerika ve Rusya PKK ile ve PYD ile zaman zaman dirsek temasındalar mı? Evet.
– Peki ESAD rejim karşıtı güçlerle büyük bir mücadelenin içinde mi? Evet.
– Biz ESAD’a karşı rejim güçleriyle, hatta bir ara rejim karşıtı güçlerle işbirliği halinde değil miydik? Evet.
– Rusya rejim karşıtı güçlere karşı mı? Evet.
– Dolayısıyla her fırsatta kapısını çaldığımız Rusya’nın, ESAD’a karşı bizimle dost olması mümkün mü? Hayır.
– EDSAD bize, biz de ESAD’a savaş açıyor muyuz? Evet.
Rusya ESAD’ın yanında değil mi? Evet.
Biz ESAD ile meselelerimizde kimi devreye sokuyoruz? Rusya’yı.
Peki bizim derdimiz ne?
Kimin eli kimin cebinde olduğunu bilemediğimiz bir toprakta neden canlarımızı şehit veriyoruz?
Sonuçta ne olacak?
Bu Amerika ile Rusya’nın bir oyunu olamaz mı?
Bizi iyice yorgun düşürmek, silah ve mühimmat olarak aşırı harcama yaptırmak, ekonomi olarak dibe vurmak ve sonunda bu iki KAFADARIN (!) oyunu ile birinin Suriye’yi, diğerinin Türkiye’yi kısmen – Irak’ı ise tamamen işgal etmesiyle son bulmayacağının teminatı var mı? Yok.
O zaman ne elde etmiş olacağız? Hiç.
Peki biz direk olarak neden ESAD’ı muhatap almıyor ve kısa yoldan çözüm üretmiyoruz?
Oysa tek yol bu. Değer mi beş para etmez Amerika ile Rusya’yı büyütmeye? Değmez.
Sözün Özü!
Kendi toprağımızın işgali söz konusu değil. Vatanımızı direk ilgilendiren hiçbir şey yok. Sınırımızda bir önlem almamız gerekir mi? Evet.
İhlal eden cezalandırılır mı? Hem de misliyle Evet.
Şehidimizi; toprağımıza, vatanımıza, canımıza, ciğerimize zarar gelmemesi için vermemiz sizce mantıklı değil mi?
Atalarımız:
“Toprak; eğer uğrunda ölen varsa vatandır” sözü, işte tam da bunun için söylenmemiş midir?
Mustafa Kemal ÖZGÜRSOY