Muhalefette şöyle bir iyimserlik var: Cumhur İttifakı yüzde 45’ler civarında.
Muhalif siyasetçiler, muhalif medyada yazıp çizenler Cumhur İttifakının yüzde 51’i bulamayacağını belirterek bir rahatlama yaşıyorlar.
İktidarın yüzde 51’i yok!
Peki, sizin yüzde 51’iniz var mı?
Varsa, nerede?
Bir muhalefetin salt iktidarın oy oranından hareketle kendi oy oranını saptaması yanıltıcıdır. İktidara verilmeyen oyların muhalefetin hangi partilerine dağılacağı ve bu muhalif partilerin iktidar karşısında yek bir blok oluşturup oluşturmayacağı, daima ucu açık bir siyasal durumdur.
Türkiye’de muhalefetin temel sorunlarından biri budur: Cumhur İttifakı olarak ifade edilen iktidar daha homojen bir görünüş arz ederken, muhalefet kesimi çok sayıda ve özellikle de siyasal bakışları birbirinden ciddi farklılıklar gösteren heterojen bir yapıdadır.
Peki, bu heterojen siyasi yapılar hangi üst başlık altında iktidar karşısında homojen bir pozisyona getirilebilir?
Bu siyasi pozisyonun belirleyeni salt bir iktidar karşıtlığıyla mı sınırlı olacaktır? Bu karşıtlığın içi, 5-6 maddelik de olsa acil siyasi/hukuki/ekonomik taleplerle doldurulmayacak mı?
Muhalif kesimde bırakalım siyasi talepler bildirgesini, daha iktidar karşıtlığı üzerinden de bir güç birliği sağlanabilmiş değil. Zımnen böyle bir birlik varmış gibi görünse de konu, HDP’ye gelince sular bulandırılıyor!
Seçime girebilecek bütün muhalif partilerinin (CHP + İyi Parti + SP + DP ve hatta kimi marjinal sol partileri ve eğer seçime katılma hakkı verilirse Deva ve Gelecek partisi de dahil edelim) oy oranlarını toplayın bakalım, HDP olmadan yüzde 51’i buluyor mu?
Anketlerin de gösterdiği gibi, HDP’siz muhalif oyları alt alta, üst üste, sağdan sola, soldan sağa toplayın, çarpın, bölün, çıkarın, yüzde 40’ı geçebilecek misiniz?
Geçemeyeceği gün gibi ortada.
HDP’nin başına gelenler
sizlerin başına gelseydi
Başta İstanbul olmak üzere kimi büyük şehirlerdeki belediye başkanlıklarının AKP’nin elinden alınmasının anahtar faktörü olan HDP’yi görmezden gelerek değerlendirmek, büyük bir yanılgıdır.
Bu belediyeleri HDP sayesinde kazanan Millet İttifakı, seçimlerden sonra dönüp HDP’nin yüzüne bile bakmadılar.
HDP, bu ittifakın belediye başkanlarından hiçbir talepte bulunmadı; ne kadro, ne iş, ne ihale! HDP zaten böyle beklentileri olduğu için, Millet İttifakını desteklemedi. HDP, AKP iktidarını sarsmak ve yenilebileceğini göstermek için Millet İttifakın destekledi.
HDP, AKP iktidarının geriletmesinin demokratikleşmeye yol açacağını bildiğinden dolayı Millet İttifakını destekledi.
Ancak muhalefet kesiminde hala HDP dışlanıyor, yalnızlaştırılıyor. Bunun bir diğer anlamı, 6 milyon oyun hiçe sayılmasıdır.
Erdoğan iktidarının HDP’yi eritmek, etkisizleştirmek için kazandıkları tüm belediyelere kayyum atamasına, partinin yönetici ve kadro kesiminden binlerce insanın tutuklanmasına muhalefetin diğer partilerinden hiçbir tepki gelmedi.
İktidarın bütün imkânlarını kullanarak HDP’yi bitirmeye yönelik bunca girişimleri varken, o HDP neden hala ayakta ve oy oranı yüzde 10 ila 12 bandında gezinmekte? Bunun nedeni HDP seçmenin bilinçli, dirençli ve kendinin HDP’de temsilini görerek özgürleşebileceğini görmesinden ileri gelmektedir.
HDP’ye yapılanlar diğer birçok muhalif partiye yapılsaydı, o partilerin esamisi okunmazdı!
İyi Parti merkez
sağa oynayacaksa…
Haydi, İyi Parti’yi bagajından dolayı anlıyorum, HDP’yle fiili olarak yan yana gelemezler. Ancak gelmemesi bir tarafa, HDP’ye niye saldırıyor? HDP’ye saldırarak milliyetçilik imanını mı tazeliyor? Hâlbuki İyi Parti merkez sağda konumlanacaksa, geldiği siyasetten silkinmesi lazım! Çünkü merkez sağ, milliyetçiliği koltuğunun altında tutar ama onu başat politikası haline getirmez. Milliyetçilikle sınırlı bir siyaset iddiası, İyi Parti’yi daraltır ve giderek de eritir. Çünkü milliyetçi siyasetin adresi MHP’dir.
İyi Parti, siyaset yelpazesinde yerini belirlemek ve netleştirmek zorunda. Bu belirsizlik, muhalefet kesiminde tereddütte yol açıyor.
Bütün muhalefet partileri, Erdoğan iktidarı tarafından aslında HDP’nin pozisyonuna düşürüldüklerini görmüyor ya da görmeleri işlerine gelmiyor!
Erdoğan iktidarının yıllarca istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü bunca ötekileştirme, bunca düşmanlaştırılma politikaları yalnızca HDP ile mi sınırlı?
Erdoğan iktidar olma politikasını iki kanal üzerinden yürütüyor ve bu kanallardan besleniyor: Birisi toplumu ikiye bölerek geriyor. Diğeri ise, HDP’yi terörle eşitleyerek toplum ve siyaset dışına itiyor.
Erdoğan’ın toplumu bölmesine dair birçok söylemi var ki, bunlardan biri de Millet İttifakına zillet ittifakı demesidir!
Erdoğan’a ve iktidara yönelik her eleştiri, her hak arama PKK’cılıkla, Fetö’cülükle suçlanıyor.
HDP’nin yerel veya genel seçimlerdeki önemini (fonksiyonelliğini) gören Erdoğan, Millet İttifakına kama sokmak için sürekli HDP’ye daha fazla yükleniyor! Böylece CHP’yi terörist diye nitelendirdiği HDP ile aynılaştırmaya ve İyi Parti’yi ise, HDP’ye tavır almaya zorluyor.
Devlet Bahçeli de HDP’nin kapatılmasından sıkça söz ediyor.
Neden?
Cumhur İttifakı, iktidar oyununda rahat top koştursun diye!
Cumhur İttifakı bu gerçeği görüyor ve ona göre politikalar üretiyor.
Ne yazık ki Millet İttifakı bunu göremiyor ya da görmek istemiyor.
Millet İttifakı, size verilen oyun değerini biliniz
Toplum en çok neden şikâyet ediyor?
Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar; hani şu meşhur 3 Y sloganı. Gerçi bu gerçeklik, Türkiye’nin makûs talihidir ya!
AKP de bu üç Y sloganını kullanmıştı. Ancak 20 yıllık iktidarında bu sloganın gereğini yerine getirmedi. Şimdi muhalefet bunu kullanmalı.
Toplum adalet talep ediyor.
Muhalefet asgari ve acil bir demokratikleşme programı üretmediği ve bunu deklare etmediği sürece oy oranını artıramaz!
Böyle bir program yoksa ve HDP insafsız ve saygısızca hiçe sayılmaya devam edilecekse, ben ne diye Millet İttifakına oy vereyim?
Nasıl olsa HDP’nin dışlandığı bir seçimde muhalefet kesinlikle %51’i bulamayacak.
Ben insan ilişkilerini ve politik alanı kokutan ve daha çok da totaliter zihniyetlerin kullandığı ihanet kelimesini sevmem, ama burada meramımı anlatmak için zorunlu olarak kullanacağım: Millet İttifakı, muhalif seçmenlerin oylarına ihanet etmeyiniz! Her bir oyun değerini biliniz ve koruyunuz.
NOT: 19 Ocak2007 tarihinde katledilen Hrant Dink’i ölümünün 14. yılında saygıyla anıyorum. Ahparig, güvercin ürkekliğinde tedirginlik devam ediyor hala!