Etkinliğin 2. günü kahvaltıdan sonra şehir turu yapıldı. Küçük bir şehir olduğu için araçsız da çok yere yorulmadan ulaşılabiliyordu. Liseler caddesinde yürüyüşle başladık şehri gezmeye. Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Yozgat, Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, İskender ve Diadoglar, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu dönemini yaşayan zengin tarihi geçmişe sahip Türkiye’nin önemli illerinden biri olduğunu öğreniyoruz bu arada.
Saat kulesinin önüne geliyoruz. Yozgat’ın merkezinde bulunan Saat Kulesi, Tevfik Zade Ahmet Bey’in belediye başkanlığı zamanında Şakir Usta adındaki bir ustaya yaptırılmıştır. Kule zemin kat ve çanların bulunduğu kısımlarla birlikte yedi katmış. Sarı köfedeki kesme taşlarla inşa edilmiştir. Çanların bulunduğu kattan itibaren üstteki ilk kattaki her cepheye ayrı yerleştirilmiş 4 saat bulunuyormuş. Önünde toplu bir fotoğraf almadan geçmiyoruz.
Sıra Yozgat Müzesi Nizamoğlu Konağı’nda Konak büyük bir onarım sonrası 1985 yılında “Müze” olarak hizmete girmiş. Müzenin alt kat salonlarında arkeolojik eserler, üst kat salonlarında ise etnografik eserler sergilenmekte. Üst kat odalarda 19.yy resim sanatının nadide örnekleri dikkate değer. Telefonumdan yaptığım kısa bir araştırma ile Nizamoğlu Konağı’nın esas itibarıyla bir Etnografya Müzesi olarak açıldığını. 1985 yılından 2008 yılına kadar Yozgat Müzesi etnografik teşhir özelliklerini koruduğunu, son yapılan düzenlemelerle ilin arkeolojik potansiyelini yansıtan üç salon hizmete girdiğini öğreniyorum.
Ve yine şuara burada da toplu bir fotoğraf alıyor anılar defterine. Ve bu şehrin sokaklarında da lirik bir hava esiyordu. Ruhu olan şehirler arasına bir yenisi daha eklenmişti. Sanki yüzümü her dönüşümde küçük bir dükkânın içinde işiyle meşgul, aksakallı bir dedenin silueti karşılayacaktı beni. Sanki bizimle birlikte dolaşan, geçmiş zamanın içinde çıkıp gelen yüzlerle birlikte soluyorduk şehrin havasını.
Tarih kokan şehirler her zaman çok etkilemiştir beni. Bir diğer tarihi mekân ise Çapanoğlu Camii Çapanoğlu (Büyük) Camii Osmanlı İmparatorluğu döneminde Avrupa etkisinde ortaya çıkan Türk mimari tarzının Anadolu’daki önemli örneklerinden biriymiş. Yozgat İstanbulluoğlu mahallesinde olan yapı iki ayrı tarihte inşa edilen iç ve dış cami bölümlerinden oluşmakta. İç cami, Çapanoğlu Ahmet Paşa’nın büyük oğlu Mustafa Bey tarafından 1779 yılında; dış cami ise kardeşi Süleyman bey tarafından 1795 yılında yaptırılmış. Şehrin her yerinden görülebilen cami, ince minaresi, yüksek kasnaklı kubbesi ve köşe kuleleri ile Yozgat’ın sembol yapılarından birisi olmuş.
Bu bilgiler ve daha fazlası da Yozgatlı kalem ve bütün programların sunumunu yapan Rıfat Çakır tarafından aktarıldı. Tarihi mekânların belli başlılarını gezdikten sonra, şehir turuna ara vererek yeniden şiirle Yozgat semalarını süslemek için Spor Vadisi Gençlik Merkezi salonunda ve yine otantik döşenmiş bir mekâna geçtik.