Dün ile bugünün ne kadarı “Aynı anda bir arada” olduğunu tam tespit edemediğimiz Merzifon’dan yola çıkıyoruz. Kara Mustafa Paşa için okuduğumuz Fatiha’yı ruhuna hediye ediyoruz. Yolcu yolunda gerek düsturunca kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Bütün özellikleriyle Merzifon’u ardımızda bırakıp yola koyulduktan az zaman sonra yine kendimizi yollarda buluyoruz. Daha çeyrek saati bulmadan Gümüşhacıköy uzaklardan el sallıyor bize.
Bir gün yolumuzun Gümüşhacıköy’le kesişeceğini umut ederek yakınından geçiyoruz. Bir hüzün çöküyor içimize. “Olsun” diyoruz. “Sana da uğrayacağız, hiç meyus olma” diyoruz içimizden. Biz böyle düşünürken, Gümüşhacıköy de kalıyor gerilerde. Çok geçmeden ilk durağımızın Osmancık olacağınızı biliyoruz. Yol boyunca ara sıra durup, yolculuğa dair hatıra olsun diye fotoğraf çekiyoruz.
Gümüşhacıköy ile Osmancık arasında bulunan bazı yerleşim yerleri “Biz de varız buralarda” der gibi oluyor. Oralarda da bir hayat olduğunu biliyoruz.
Sırtlarını tepelere yaslamış, bazı düzlüklere kurulmuş mahalleler; neler saklıyor içinde kim bilebilir. Her köy için gıyabi selamlarımızı iletip geçiyoruz yanlarından.
Tabelalar bize Osmancık’a yaklaştığımızı söylüyor.
Osmancık… Bir tarihi şehir daha.
Sizi önce Boyabat Kalesi karşılıyor. Kale; “ Ben buradayım, şehrin tabii bekçisiyim, hiç merak etmeyin” der gibi duruyor bütün heybetiyle.
Şehri dolaşırken Kızılırmak’a yapıldığı günden beri sırdaş olan Koyunbaba Köprüsü görünür. Koyunbaba Köprüsü bütün estetik ve zarafetiyle bir gerdanlık gibi duruyor Kızılırmak’ın üzerinde. Sanat ve dayanıklılık nasıl olduğunu gösteriyor bize lisan-ı hâl ile.
DSİ tarafından yapılan nevzuhur köprü ise ancak tarihi köprünün ne kadar asil olduğu anlaşılsın diye yapılmış olmalı. Kısaca estetik denilen şey muhitine uğramamış.
Osmanlı döneminde tarihi ipek yolu üzerinde bulunan Osmancık’ta Koyunbaba Köprüsü ve Türbesi, Osmancık Kalesi, Koca Mehmet Paşa Camii (imaret camii) Baltacı Mehmet Paşa Çeşmesi görülmeye değer yeler. Ayrıca; vatandaşların anlattıklarına göre; Başpınar ve Karaca Yaylaları, yayla turizmi açısından mutlaka görülmesi gereken yerlerdenmiş.
Kızılırmak’ın ülkede iki ilçe merkezinden geçmesi ve bunlardan birinin Osmancık olması Osmancıklılar için ayrı bir özellik taşıyor. Kızılırmak Nehri; Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Aksaray, Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Çorum, Sinop ve Samsun illerinden geçse de; Osmancık içe merkezinden geçmesi bir övünç kaynağı.
Geceyi Osmancık’ta geçirmeye karar veriyoruz. Çünkü Osmancık başlı başınca mercek altına alınması gereken bir ilçe.
Sokakları dolaşıyoruz. Şehri çeviren tepeleri hayran hayran gözaltına alıyoruz. Tepeler şehrin muhafaza altına almış. Kale ise tepelerin öncüsü gibi duruyor. Belki de temsilcisi…
Akşam olunca şehrin lambaları aydınlatıyor etrafı. Osmancık gece daha farklı görünüyor gözümüze. Bu sefer sokak lambaları altında arşınlıyoruz caddeleri. Sabaha bu şehirden ayrılacak olmamız hüzünlendiriyor bizi.
Konaklayacağımız yere yaklaşınca dönüp bir daha bakıyoruz, Osmancık’ın sokak lambalarına…
Gece, gün boyu olanları hafızamızdan geçirerek dalıyoruz uykuya. Ve bir haliyle sabah oluyor. Gece boyu gördüklerimizin “rüya” olduğunu uyanınca anlıyoruz.