1. Uzun boylu, normal kiloludur. Halil İbrahim şiirinde yazdığı gibi saçları kıvırcıktır ancak saçlarının ucuna değil tamamına ak düşmüştür. Gözleri yeşildir. Samimi ve içten bir yapısı vardır.
2. Kuzeylidir. Fatsa doğumludur. Dedeleri Gürcistan’dan gelmedir. Kuzeyin sesini Anadolu halk şiiri geleneğine taşımış söz ustası, II. Dünya Savaşı yıllarında (1945) Fatsa’nın Sazcılar Köyü’nün Yurtyeri Mahallesi’nde doğmuştur.
3. Kendisinden önce iki erkek kardeşi ölmüştür onun için ailesi tedirgindir. Dursun diye adını Dursun koymuşlardır. Nüfus cüzdanında adı Dursun Ali diye geçer.
4. Babası Mevlüt Usta, taş isleme sanatıyla nam salmıştır. Annesi Zekiye Akınet ev hanımıdır.
5. Dedeleri Gürcistan’dan gelip, Ünye’ye yerleşmişlerdir. Mevlüt Usta, dört-beş yaşlarındayken babasını kaybetmiştir. Babaannesi Sultan Hanim da Sazcılar Köyü’ndendir. Dedesinin ölümü üzerine babaannesi oğlu Mevlüt Ustayla birlikte Ünye’den ayrılıp kendi köyü olan Fatsa’nın Sazcılar köyüne yerleşmiştir.
6. Akinet’in yapmış olduğu araştırmaya göre ilk soyadlarının “GÜL”; sonra, “AKINER”; daha sonra da “AKINET” olduğu bilinmektedir. D. Ali AKINET’in iki ablası vardır. İlköğrenimini “Evkaf İlköğretim Okulunda” yapmıştır. On bir yaşında iken babasını kaybetmiştir (1956). Babasının vefatından sonra bir yıl daha okuyarak ilkokulu bitirip, okul hayatına son vermek zorunda kalmıştır.
7. Maddi imkânsızlıklar yüzünden okuyamamasının intikamını hayattan dilden dile dolaşan türküleri yazarak fazlasıyla almıştır.
8. Babasının taş işçiliğindeki hünerini ve ustalığını o, aynı şeklide halk şiirinde göstermiştir. Onun her şiiri kelimelerden oluşmuş usta işi bir duvar meydana getirmiştir.
9. Çocukken hep büyük adam olmayı hayal eder. Doktor, hâkim, savcı olmak ister. Hatta bir ara Cumhurbaşkanı olma tutkusuna bile kapılmıştır. Hırslıdır. Birinin bir kez yaptığı bir şeyi ben neden yapamayayım ki diye düşünür.
10. Ağaçlar, kuşlar, deniz, insanlar… ilgi odağındadır. Her an çevresini gözlemler. Dikkatli ve kısık gözleriyle etrafın fotoğrafını çekmeye hazırdır.
11. Mütevazı bir yapısı vardır. Sade yaşamayı sever. Hatta bir seferinde kendisi için düzenlenen bir gecede şu sözleri dile getirmiştir. “Sade bir yaşamım vardır. Alt kattaki komşum bile benim şiirle ilgilendiğimi bilmez.” demiştir.
12. Halk şiirine yeni bir tanım kazandırmıştır. Ona göre halk şiiri: Yaşanan, hissedilen, duyulan sıra dışı oluşumların zihinsel kazanımlar marifetiyle yeniden can bulmasıdır. İlhamla ilgili de söyleyecekleri vardır: Yapılanmanın başlangıç noktası, zihin açıklığının ivme kazandığı an, mayanın çalındığı esnadır ilham. Aklın ermesidir.
13. Şiirlerinde konu zenginliği vardır. Acı üzerine de yazmıştır sevda üzerine de yazmıştır. Şiirlerinde Gılgamış’ı, ağayı, beyi, zalimi, eşkıyayı… neleri dile getirmedi ki?
14. Kendisi en güzel türkülerin meydana getiren bir fikir kuyumcusudur. Fatsa sahilinde yürürken bir taraftan simitçinin radyosundan yükselen türküyü dinlerken diğer taraftan türkünün söz yazarı olan AKINET’le karşılaşma olasılığınız vardır.
15. Onunla ilk karşılaşanların düşündüğü bir şey vardır-aynı şeyi ben de düşünmüştüm- iri yapısıyla bu adam nasıl bu kadar ince duyguları dile getirmiş?
16. Şarin, doğaya ve hayvanlara karşı aşırı bir ilgi vardır. Yolda arabanın çarpmasıyla yaralanan bir köpeğe su ve kemik taşıyıp köpeğin günlerce sağlık durumunu takip edecek kadar hayvan sevgisine sahip bir duyarlılığı vardır. Arkadaşlarına, köpekle ilgilenirsek iki üç gün içinde düzelir ve ayağa kalkar der ve dediği gibi de olur.
17. Nükteli bir adamdır. Hayattaki komik olaylar ince bir şekilde onun gözleminden geçerek masa başında içilen çayların dumanıyla birlikte kahkaha tufanı olarak yükselebilmektedir. Kendisiyle bir gün çay içme imkânınız olursa ondan mutlaka şiirini de yazdığı “Yavaş Canavarı” ile ilgili anısını dinleyiniz.
18. Şair olması ona ilginç anılar da yaşatır. Bir gün teyzesinin oğluyla aynı ortamı paylaşırken Akınet’in “Yolun Sonu Görünüyor” adlı türküsü okunmuştur. Teyzesinin oğlu türküyü çok beğenmiş ve dizelerini ezbere tekrar edip Akinet’e dönerek yazan kimse ne de güzel yazmış değil mi? demiştir. O da kafasıyla onaylayarak hafifçe gülümsemiştir.
19. Şiirlerindeki kişilerin her an karşımıza çıkma olasılığı vardır. Bir gün Fatsa sahilinde dolaşırken Karizmatik Kara Hasanla karşılaşırsanız hiç şaşırmayın. Şayet Akinet yanınızdaysa “Hocam iyi akşamlar, ben siz rahatsız etmeyeyim.” der ve saçlarını eliyle yana tarayarak asker edasıyla selamını verip yanınızdan geçer.
20. Akınet’in, Karizmatik Kara Hasan’la ilgili birçok anısı vardır: Bir akşamüstü Akınet bir arkadaşıyla Fatsa sahilinde dolaşır. Yanlarına Karizmatik Kara Hasan da gelir. Hal hatır sorulduktan sonra “ ben sizi rahatsız etmeyeyim hocam. ” diyerek yanlarından ayrılır. Geri döndüklerinde tekrar Hasan’la karşılaşırlar Hasan “iyi günler hocam, ben sizi rahatsız etmeyeyim. ” der ve oradan uzaklaşır. Biraz sonra Hasan tekrar yanlarına gelir “iyi günler hocam ben sizi rahatsız etmeyeyim.” der. Akınet “Hasan sen bizi keşke rahatsız etseydin.” der ve gülüşmeye başlarlar.
21. Sakin duruşunun ardındaki fırtınalar, vurucu dizeler olarak dışa yansımıştır. Şiirlerinde; Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Âşık Veysel ustalığı hissedilmektedir.
22. Kendisine şiirleri nasıl yazıyorsunuz bize “ilham perisini” anlatır mısınız denildiği zaman verdiği cevap şudur “Ben öyle bir şey görmedim, yok öyle bir şey.”
23. Etrafındaki kişiler kendisiyle ilgili bir şeyler yazmaya kalkıştığı zaman ”Ya bunlar o kadar da önemli değil, ben öldükten sonrada yazarsınız.” diyecek kadar da inceliğe sahip bir yapısı vardır.
24. Akınet’in şiirlerinden biri bestelenip türkü olduğu zaman çocuklarının onu arayıp baba bu şiiri hangimiz için yazdın sorusuna onun da şu karşılığı vermesi çok ilginçtir: Peki, siz bunların farkına neden türkü olmadan varamadınız?
25. Şiir yazarken çocukları unutmamıştır ve onlara hitap eden şiirler de yazmıştır. “…Benekleri boncuk boncuk/ Yüzünde iki baloncuk/ Ana kuzusu tosuncuk/ küçük kurbağa kurbağa.”
26. Saz çalmasına neden öğrenmediniz saza ilgi duymadınız mı sorusuyla muhatap olduğu zaman şöyle bir cevap vermiştir “Biraz ilgi duymadım, biraz da öğretenler öğretmemek için elinden geleni yaptı ben de öğrenmemek için elimden geleni yaptım.”
27. Kelimeleri yerli yerinde kullanma ustalığı ve ince zekâsını günlük hayatta da sık sık görülmek mümkündür. Akinet’in bir arkadaşı araba almıştır ve arabayı pahalı aldın diye çevresinden tepki çekmektedir ve bu durumdan bunaldığını Akınet’e söyler. Akınet de ona şu pratik tavsiyede bulunur: Öyle diyenlere arabanın rengi çok hoşuma gitti, fazlalık olan parayı ondan verdim de.
28. Şiir yazıyorsam başka şey yapamaz mıyım der ve uzun süre sürücülük ve mobilyacılık yapar asıl parasını da bu alanlarda kazanır. Hem de sürücülük yapması ona çok şeyler kazandırmıştır: İnsanları tanıma ve çeşitli yerleri gezip görme…
29. Kelimeleri seçerek ve tane tane konuşur. Konuşurken sık sık elinde bulunan deri anahtarlığıyla bir yerleri gösterir.
30. Şiirlerinde kişilere ve yerlere ait unsurlar ağırlıklıdır Türkiye’nin birçok yerini anlatan şiirleri vardır.
31. İçli bir yapısı vardır. Dostlarına kırıldığı zaman “… Sineye turnam sineye/ Derdi çekelim sineye…” der ve kırgınlığını içinde saklar.
32. Şiirlerini yazarken araya veraset ilamını ilave etmeyi de unutmamıştır. “…Dursun Ali gitti deyin/ Her dem feryat etti deyin/ Ömrünü tüketti deyin/ Koyuverin sal üstüne.”