Önyargı: Türk Dil Kurumu’nca; Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay veya görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı, peşin hüküm olarak açıklanmış…
Önyargı: Genel anlamda ve özel anlamda kullanımlarında tek taraf tutma biçimi… Anlayışımızı, fikrimizi ve bakış açımızı hiç birşekilde koşulsuzca desteklemek anlamında!… Önyargı halk dilinde ya da halk arasında genellikle bir kişinin kararlarının ağırlıklı ve tek taraflı olarak ortaya çıkmasında kullanılmaktadır… Bir bireyin ve o bireyin kararlarının nesnel olmayıp öznel olduğunu ifade etmek için kullanılır çoğu zamanlarda…
Önyargı (larımız,larınız,ları) bir bireyin kararlarını alırken dış dünyadaki gerçek değerleri yani nesnel değerleri kullanmadığını idda etmez. Kısaca kişinin yargılarını oluşturan değerler bütünlüğüne karşı bir söylem getirmektedir. Önyargılı kişilerin kullanığı olguların diğer olgularla karşılaştırıldığında kişi tarafından atanan değerlerin doğru olmaması sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Einstein’ın ön yargıya ilişkin bir sözünü mutlaka duymuşsunuzdur…“İnsanların önyargılarını parçalamak, bir atomu parçalamaktan daha zordur.”
Ön yargılarımız… Çoğumuz bilip bilmeden ve genelde de haksızca hükümler koyarız kişilere, olaylara!…
İnce çizgidir bilirsiniz hayat!… Ayrıntıları hep görmezden gelmek… Çoğu zamanlarda ise yüzeysel geçmeyi tercih etmek… İşimize geldiği gibi yorumlar yapmak, davranmak… Peşin yargılar koymak…
Anlamak gibi bir çabası olmayan insanların, genellemelere, birey olma bilincinden ne yazık ki bî haber olan ve kendi oluşumunu inşa etmek gibi bir çabası, iradesi bulunmayan, çoğu zaman da yaşam kavramı olan benliğini var kılabilmek için duyduğu, her hangi bir şeyin parçası olma ihtiyacını duyan, toplumun ve çevrenin insanlara ne yapıp yapmaması gerektiğini buyuran kısaca (dikta) ettiği her türlü genel kabul görme ve yargılamayı analiz etmeden, süzgeçden geçirmeden kabullenecek kadar zayıf olmasından doğan önyargı denen kavram olsa gerek…
Önyargılarından uzaklaşma çabası en zoru belki de… Tümüyle imkansız uğraşlardan biri olsa gerek… Her zaman belki yapamayabiliriz ama aslında yapmak gerek insanları dinlerken kendimizi onların yerine koymalı… Hasılı, empatinin bizzat varlık nedenidir önyargı…
Kalıplarda yaşamak, böyle gelmiş böyle gider demek yerine geniş çaplı düşünmek kafa yormak gerekmez mi? Eğri oturup doğru konuşmak gibi…
Zaman zaman başımıza gelmiştir… Belki de geldiği zamanda yanlışlığı er geç anlaşıldığında insanı zor durumlarda da bırakabiliyor…
Şöyle durumlarda olmuyo değil hani… İnsanların dış görünüşü, ses tonu, mesleği, nereli olduğu, hatta isimden bile ön yargı yapılabiliyor ne yazık ki!… Bir çoğumuz bu hataya düşebiliyoruz zaman zaman!…
Bazen de karşılarındaki insanları dinlemeden, etmeden onlara bir şans bile vermeden, bu olumsuz tutumu sergilemeleri olsa olsa saygısızlıkdır!…
İçinde yaşadığımız toplumdaki bireylerin bir çok sorununun en temel nedeni, insanlığın yeteri kadar bilgiye sahip olmaması ve olayları istediği gibi yorumlaması gibi…
Çevremizi yargılarız… Öyle olsaydı ne olurdu? Böyle olsaydı nasıl olurdu? Hep olsaydımlarla doldururuz yaşamımızı keşke herşeyi ya da en iyi bildiğimiz işi nasıl layıkıyla hakkını vererek yapıyorsak bu konuda da böyle olmalı insan… Layık olduğu ve hakettiği yorumları yapmak, düşünerek konuşmak, zaman zaman da insiyatif kullanmak gibi…
İslam dini de önyargı faktörüne ilişkin inananları şu şekilde uyarmıştır. “Ey iman edenler! Size biri fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” (49:6 / Hucurat Suresi 6. Ayet)
At gözlüğü ile bakmamak, daha fazla bilgi edinerek, düşünerek yorumlar yapmak ve tabi daha fazla sorgulamak dileğiyle…