Nereye doğru gidiyoruz, bizler onaylamadığımız yönetme biçiminin içinde asla var olamayacağımız gibi ona onay vermemizi de kimse bekleyemez. Ancak birinci görevimiz yaşamak ikinci görevimiz yaşatmaksa işte o zaman her ne kadar yönetme biçimini, sistemi onaylamasak da varlığımızı sürdürmek, gelecek kuşaklara aydınlık bir yârin bırakmak bizlerin ikinci görevimizdir.
Bizim atasözleri içinde “her koyun kendi bacağından asılır” derler, evet doğrudur her koyunu kendi bacağından asarlar asmasında da; acaba bizler düşünmez miyiz? Bacağından asılan “koyun ne hisseder? Koyunun acısını hissetmeyecek kadar vicdanımızla iletişimimizi kayıp mı ettik? Hepimiz asılanlar için, yakılanlar için, sömürülen ve ezilenler için, özgürlük ve eşitlik için dayanışma içinde olmalıyız. Sadece insanlarla değil, kuşu, köpeği, böceği, çiçeği ile kısaca doğa ile dayanışma içinde olmak
Doğanın kendi içinde yıllarca yok edemeyeceği malzemeleri, ne yazık ki doğaya bırakarak bir saniyede kurtuluyoruz. Şu bir gerçek ki insanoğlu doğa katliamında iyi bir dayanışma içinde. Ve artık doğa, kendine ihanet edenlere, isyan eder hale geldi. Dayanışama sözü, günlük konuşmalarımızda çokça karıştırdığımız bir kavramla karıştırılır “işbirliği”. Kuşkusuz bu iki kavramın benzer olduğu noktalar vardır.
Fakat özünde farklı iki kavram, İşbirliğinin belirleyici olan özelliği, tarafların sadece kendi amaçlarını gerçekleştirmek için çıkar ortaklığına girişmesi. Dayanışma da ise; tarafların, karşılıklı bağlanmaları, birbirlerini kollamaları söz konusu. Siyasi bir partinin “ oyunu bana verirsen sana makarna veririm” demesi işbirliğine bir örnektir. Dayanışma ise Özgürlük için, insanca yaşamak için, üretmek ve hakça üretimden pay almak içindir.
Evet, bir tıkanma noktasındayız. bertaraf olma korkusu, mevcut düzenin, soygunları, demokrasinin demagojiye dönüşmesi ve ağır geçim koşulları vb.
Besbelli ki böyle gitmiyor, git-me-ye-cek. Böyle gitmeye devam etmesine müsaade edersek, daha ağır psikolojik travmalar ya-şa-ya-ca-ğız. Emin olunuz ki, sistemleri sürsün diye, bu sistemin sahipleri, bu sistemden beslenen yandaşlar, işbirliği içinde olmaktan bir an bile tereddüt etmiyorlar. Düşünün ki bu ülkede örnek alınması gereken kişi veya kişiler, tam bir sokak jargonu kullanmaktan asla çekinmiyor.
Bir tek yol var o da dayanışmadır. Sistemin mağdurları olan bizler, birinin bir günde harcadığını, bir ayda kazananlar, bütün bunlara dur diyebilmelidirler, olumsuzlukları değiştirebileceğini göstermelidirler. “Ağaç ağaca, insan insana yaslanır.”Cehennem acı çektiğimiz yer değildir; acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir.” Acıların bastırıldığı yer dayanışmadır. Bu dayanışmanın yeri partidir, örgüttür ve partinin yeri ise sokaktır. Asıl olan ise miting yapabilmektir. Ve yürümektir inadına, inadına, hırsızın, namussuzun, zalimin, küfürbazın üstüne. Var mı böyle yiğitler.