2BÖLÜM, 4.KISIM
Adıgüzelin aşk hikayesinin devamı.
Pınardan aldığı suyu, çiçeklere atar. Gün akşama yaklaşmış olmasına karşın, O hâlâ pınarın başında akıp giden suya bakarak, suya yansıtan siluetini seyreder. Aklına yer eden o anın hayalini bir türlü düşüncesinden söküp atamaz. Bir türlü pınarın başından ayrılıp gitmek istemez. Güneş batmak üzereyken, O hâlâ çeşitli planlar yapmaya devam eder. Bundan sonra neler yapabileceğini ve ailesine bu durumu nasıl açıklayacağı düşüncesiyle, dalıp dalıp, gider.
Adıgüzel’in geç kalmasına, abisi Parabaş Süleyman korkmuştu. Çünkü o köyün ve o bölgenin en zengini ve de sözü geçenyidi. Bir o kadarda sevmeyeni vardır. Bu endişelerle, Adıgüzel’i aramaya çıkar. İlk önce sürü çobanlarına uğrar ve çobanlardan Adıgüzel ile ilgili bilgileri alır. Tekrar geldiği yoldan gerisin geriye döner. Pınarın olduğu yere yaklaştığında, Adıgüzel’in atının örükte olduğunu fark eder. Atın yanına yaklaştığında, Adıgüzel’in pınarın başında oturduğunu ve eliyle çiçeklerin üzerine su attığını görür. Öncelikli olarak bu duruma bir anlam veremez. Ama mutlaka bir şeyler olduğuna dair, şüphelenmeye başlar. Cin falan çarpmış olmasın diye düşünür. Sessizce atından inerek Adıgüzel’e seslenir.
Adıgüzel, abisinin sesini duyar duymaz, irkilerek ayağa kalkar.
Parabaş Süleyman kızgın bir edayla, niçin bu saatlere kadar buradasın, sebebini söyler misin? Der.
Adıgüzel, sesini çıkarmaz ve yaşadıklarıyla ilgili hiç bir şey söylemez. Abisinin üstüne üstüne gelmesine, kaçamak cevaplar vermeye çalışsa da, abisini inandıramaz.
Parabaş Süleyman burada bir şeylerin olduğuna kanaat getirmesine getirmişti ama ne olduğunu çözememişti.
Aklına gelen ilk düşünce ise herhalde cin çarptı diyeydi. Eğer böyle bir şey olduysa, neler olabileceğini kafasından geçirmeye başlamıştı. Köye gittiğim de bir hocaya danışayım ve okutayım diye düşünmeden de edemez.
Olayı iyice anlamak için, Adıgüzel’e birçok soru daha sorsa da, doğru dürüst cevap alamaz. Sonrasında, her ikisi de atlarına binerek hiç konuşmadan, sessizlik içinde evlerine gelirler.
Oğullarının birden bire eve gelmemesinden endişe duyan anneleri, oğullarını kapı önünde beklerken, karanlıkta çökmeye başlamıştı. Bir anda oğullarını karşısında görünce, bu zamana kadar nerede kaldınız. Az daha yüreğim yarılacaktı. İnsan gittiği yeri haber vermez mi, diye de sitem eder?
Ne var ki Adıgüzel’den, olumlu veya olumsuz bir cevap alamaz. Sorduğu soruya karşılık alamadığı için de canı çok sıkılır. Bu sıkıntı üzerine oğullarına kızarak, şimdi ikinizde bana bugün neler olduğunu ve neler yaşandığını söylemeyecek misiniz? Diye bağırmaya başlar.
DEVAM EDECEK.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair