İktidarlar, iktidarlarının sonsuza kadar devam etmesini isterler. Bunun için de kendi iktidarına uygun, insan modeli üretme ihtiyacı ortaya çıkar. İktidarın ideolojisinde, insan imal etmek gerekir.
İktidarlara göre insan imalatının bilinen iki yolu vardır. Eğitim öğretim ve iktisadi ilişkilerin değiştirilmesi… Çevrenin değişimi…
İnsan imalatı ideoloji aracılığıyla olur. Otomobil imalatındaki montaj bandı, sosyal hayatta ideolojidir.
Her toplum, kendi geleceğini, kendine göre bir ideolojide görür. Eğitim öğretim yoluyla bu ideolojisini, bir nesilden bir sonraki nesille taşıyarak, toplum geleceğini garanti altına almaya çalışır.
Türkiye’de mevcut siyasi iktidarın, eğitimde sürekli arayış içinde olması kendi tabiatına uygundur.
Lakin bu iktidar, insan imalatı konusunda, kendi içinde büyük bir çelişki yaşıyor.
İktisatta kapitalizmin en vahşi biçimi olan liberal ekonomiyi savunurken, insan imalatında, “yarı-dinsel bir odaklanmayı” hedefliyor.
Binlerce imam ve hatip okulu, milyonlarca imam üreterek, yürüyen eğitim sistemi, kapitalizmin dünyasıyla çelişiyor.
İmam ve hatip okulu mezunu, okulun kapısından çıktığında, başka bir ideoloji ile karşı karşıya kalıyor.
Okulun içinde dini esasa dayalı bir ideoloji, kapının önünde vahşi liberal kapitalizmin ilişkileri ve onun ideolojisi…
Liberal kapitalizm, ilişkilerinde, hiçbir ahlaki sınırlama tanımazken, İslam-i ideoloji dini-ahlak yoluyla, kapatmaya çalışacak.
Birileri İslamiyet’le kapitalizmin mükemmel uyum sağladığını söylese de, böyle olmadığı gerçeği ortadadır.
İslam ülkelerinin geri kalmış olmasındaki temel sebebin, bu uyuşmazlık olduğu kesindir.
Yanlış anlaşılmasın, insanlık düşmanı kapitalizmi savunma adına bu yazıyı kaleme almıyorum. İnsanlığın yaşadığı süreci anlamak ve tespit bakımından ifade ediyorum.
Şunu anlarım. İktidar kendine göre maddi bir üretim tarzı belirler. Yani alt yapı belirler. Bu üretim tarzına göre insan imal eder. Bu olur.
Bir başka ifadeyle, alt yapı üst yapıyı belirler. İdeolojik uygunluk varsa, toplumda uyum içinde olur.
Bilimin bize söylediği şudur; alt yapı üst yapı dediğimiz kültür, sanat, hukuk, adalet, ahlak gibi kurumları etkiler. Esas olanın üretim yapısı olduğu gerçeği buradan çıkar.
Milli eğitim programlarının (insan imalat programlarının) toplumun bütünü kapsayıcı ve onun geleceğine dönük olması gerekir.
“Ben kendi ideolojime göre yaptım oldu” derseniz bu yapı, ALT YAPI ile çelişir. Toplumla yönetimin arasını açar.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusal.com.tr