Ortalığı darbe söylentileri sarmaya başladı. Sabah gazetesinden Melih Altınok “Hala diri olan askeri vesayet koalisyonu, sivil siyasetinin demokrasinin kazanımlarının rövanşını almak, eski ayrıcalıklı pozisyonlarına dönmek, devlete girmek istiyorlar.” diyor. Havuz Medyasında darbe iddiaları bu minval üzerinde dile getiriliyor.
***
İlkin belirtmeliyim ki, Türkiye’de darbeler dönemi kapanmıştır diyemeyiz. AKP iktidarının vesayet rejimine son verdiği, sivil bir yapı kurduğu, dolayısıyla bu anlamda bile bir demokratikleşme sağladığı iddialarının hiçbir gerçekliği yoktur.
***
AKP ile vesayet rejimi takıştı. Ergenekon davaları açıldı. Erdoğan bu davaların savcısı olduğunu söyledi. Kurunun yanına bir hayli yaş dâhil edilerek davalar sulandırıldı. FETÖ çevresi gücünün doruğunda ve Erdoğan’ı indirmenin tam zamanı olduğunu düşünerek hareket geçti. Önce 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet davaları ile başlattığı saldırıyı 15 Temmuz darbesiyle sonuçlandırmak istedi. Ancak işler istedikleri gibi gitmedi.
***
Erdoğan ile vesayet rejimi çevresi güç kayıpları yaşadığı için artık her birisi tek başına iktidar eyleme durumunda değillerdi. Kürt sorunu, FETÖ meselesi ve dava dosyalarının aşılması için devletteki her iki güç odağı ittifak yapmak zorunda olduklarını gördüler. Bunun için zımnen şöyle anlaştılar: 1) FETÖ tasfiye edilecek, 2) Kürtler dövülecek ve göz açtırılmayacak, 3) Ergenekon vb. davalar geri çekilecek, hakları iade edilecek, 4) Yolsuzluk, rüşvet vb. dosyalar kapatılacak, 5) Avrasya politikaları öne çıkarılacak.
***
Bu maddeler eksik olabilir ama işin mantığı böyle gelişti. Bunun böyle olduğunun en büyük siyasi göstergesi ise, MHP’nin tutumudur. MHP, eski vesayet rejim kesiminin siyasetteki temsilciliğini üstlenerek AKP ve Erdoğan’ı kontrol rolünü oynamaktadır.
***
İktidar mücadelelerinin sonu yoktur ve olmaz da! Toplumsal hayat ve onun politik alanı, siyasi yapıların/partilerin sürekli bir iktidar olma dinamiğini oluşturur. Bütün mesele bu mücadelenin demokratik koşullarda mı yoksa zor yoluyla olup olmadığıdır. Türkiye her iki kanala da açıktır!
***
İktidarın sesi olan medya kanallarında darbe olabilir iddialarının bu günlerde ortaya çıkmasını nasıl yorumlamalıyız?
Darbe olabilir iddiasını ileri sürenler, ABD yönetimi (Pentagon ve CIA) için bir think tank (siyasi strateji ve politik düşünce üretim merkezi) kuruluşu olan RAND Corporation’un yakın zamanda yayınladığı bir raporu referans alıyorlar.
***
RAND Corporation’un raporları elbette ciddiye alınmalı. Ancak bilinmeli ki, bu tür kuruluşların raporlarında birden fazla seçenekler bulunur. Dolayısıyla aynı rapordan tek bir sonuç değil, birbirini teyit veya tekzip eden sonuçlar çıkarılabilir.
***
Çünkü thik tank kuruluşları mevcut durum tespitleri yapar ve geleceğe dair hep olasılıklar üzerinde durur. Bu tür çalışmalar hizmet ettiği yapıya (bu hükümet olur, şirket olur vb.) bir öngörü sağlama faaliyetidir.
***
Başta söylediğimi tekrar edeyim: Türkiye’de darbeler dönemi bitmiştir diyemeyiz. Ancak ben şu sıralar bir darbenin olmasını ihtimal dâhilinde görmüyorum.
Peki, neden şimdi iktidar çevresi tarafından darbe iddiaları öne çıkarılıyor?
Maddeler halinde ifade edecek olursak;
1) Erdoğan iktidarı Suriye’de son derece sıkıştı ve çelişkili duruma düştü. Erdoğan’ın son 6-7 yıldır dış politikadaki alan genişliği üzerindeki denge oyunları tıkandı. İdlip noktasında Rusya ile başlayan gerilim üzerine daha düne kadar ABD’ye, NATO’ya veryansın eden iktidar, rotayı ABD’ye kırdı. Ne pahasına?
2) Özellikle Suriye konusu Erdoğan’ın uzlaştığı derin devlet çevresiyle Erdoğan çevresinde bir ayrışma oluşturdu. İşin doğası gereği bu ayrışma, çatışmaya dönüşme potansiyeli taşımaktadır.
3) Ekonomik gidişat hiç iyi değil. Enflasyon, işsizlik aldı başını gidiyor. Dövizi baskılamanın uzun vadede devam etmesi imkânsız gözüküyor. Ülkenin ekonomik durumu halkta iktidara karşı muhalif pozisyon almaya uygun koşullar oluşturuyor.
4) Yargıdaki sorunlar giderek daha açığa çıkıyor ve yargıya güven yerlerde sürünüyor.
5) Erdoğan’ın kendi propagandası için oluşturduğu medya, öyle bir hale geldi ki, bu amacı yerine getirme kabiliyetini çoktan yitirdi ve ayak bağı haline geldi.
6) Seçim anketleri iktidarın kan kaybettiğini gösteriyor.
7) Davutoğlu ve Babacan’ın parti faaliyetleri, her ne kadar gizlemeye çalışsalar da AKP’de bir kaygı oluşturuyor.
Bu maddeler artırılabilir.
Bu koşullar Erdoğan için bir politik tıkanma ve inandırıcılık kaybı oluşturuyor.
İşte tam bu noktada darbe söylentilerinin gündeme getirilmesini, Erdoğan çevresinde ve seçmenlerinde yeni bir kenetlenme çalışması olarak görüyorum. Ama daha önemlisi, darbe söylentileri bir gündem değiştirme çabasıdır.