Köylüsünden, şehirlisine…
İşi olandan, olmayanına…
Bebesinden, dedesine…
Kadınından, erkeğine…
İşçisinden, patronuna kadar hemen herkes huzursuz!
Büyük, küçük, sivil, resmi, vekil, seçmen… Herkeste bir yaşam korkusu, endişesi, geçim sıkıntısı. Günün avaresi, yarının telaşı, geleceğin belirsizliği artık tavan yapmış durumda!
Huzursuzluk herkesin yüzüne vurmuş, ailede başlayıp işyerlerine, sokaklara taşınır olmuş.
İnsanın ne işe gidişi artık zevk veriyor, mutlu ediyor; ne de eve dönüşünde bekleyenlerini mutlu ve huzurlu kılıyor!
Aile huzursuz.
İşveren beklediğini bulamıyor, randıman alamıyor, makineler iki ileri bir geri, vitesten atıyor, hareket halindeyken patinaj yapıyor!
Endişe evden işyerine taşınmış belli.
Çocuk sabah erkenden okul yolunda, cebinde harçlığı yok, çantada defter kalem eksik. Öğretmen ders anlatıyor ne dikkat var çocukta, ne de kafası rahat öğretmenin!
Belli ki kafalar harman çorman.
Vatandaş “Bismillah” deyip açsa da dükkanını, ve beklese velinimet müşterisini, olmayan akçeyle kim, nasıl girecek de alış-veriş edecek!
Cep delik yok metelik.
Manav sabah sabah dizmiş meyve – sebzeyi tezgaha, müşteri bekliyor, iki sağlam bir çürük koyup, iteleyebilirse iteleyecek memura, garibana!
İşimiz hep hile hurda.
Delikanlı, arkadaşıyla buluşacak. Üç beş kuruş almak için ebeveynlerin eline bakıyor. “Olsa dükkan senin” dese de baba-anne, anlamıyor ergen, kırıp döküyor gönülleri!
Aile perişan yok anlayan.
Bir tas çorba için oturuyor vatandaş lokantaya. Serviste, hatırı sayılır ekmek konsa da masaya, ıkına sıkına bir o kadar daha istiyor müşteri, duymazdan geliyor garson!
Yiyen de – yediren de mahcup.
Ne alan razı, ne veren. Ne içen mutlu ne yiyen. Ne gören anlıyor gördüğünü, ne görmeyen hissediyor dokunduğunu. Dumura uğramış duyu organları!
Zevksiz, tatsız, tuzsuz yaşam.
Annenin şefkati azaldı, babanın sevgisi. Ekonomisi yok oldu, eğitimi yetersiz kaldı devletin. Köprüler yıkıldı, gelip geçmez oldu gönül dostları, muhabbet kuşları!
Yetim, öksüz ve dilsiz.
Ne söylesem, ne yazsam boş sanırım. Okumaya ayıracak isteği yok okurun. Başlığa bakıp, okumadan “beğendi” yapıp geçerken okur, bilgilendirdiğini sanıyor yazar!
Kanımıza işlemiş kandırmak, yalan dolan.
Sözün Özü!
Bir an önce, aile başta olmak üzere; zaman geçirmeden, tepeden tırnağa huzur ve refahı sağlayacak adımların mutlaka atılması, eğitimin emin ellere verilmesi, vatandaşın geçim sıkıntısının giderilmesi, yarına güvenle bakması, adalet ve hukukun sağlanması, aile yapısının önemsenmesi, korkuların silinmesi, din adına saçma sapan konuşup, dinden soğutan tacirlere hesap sorulması, gerek iktidarı – muhalefeti eleştirene, konuşana, gerekse yazar-çizere, dokunulmaması, tehdit edilmemesi, devlet – millet birlikteliği – bağlılığı, ilişkilerin kuvvetlendirilmesi gerekiyor.
Zira bu huzursuzluk, sağlıklı bir Türkiye geleceği vaat etmiyor! Öyle uzun vade de değil, kısa vade de sıkıntılardan kaynaklı sağlıksızlığın tavan yapacağı gün gibi ortada.
Mustafa Kemal ÖZGÜRSOY