–Halil bana dedi ki; orada o. Arka bahçede, kapalı kantin ile duvar arasında, atıl eşyaların oralarda. Oralar onun arka sokakları.
Bazen bahçeye çıkar. Bazen biraz görünür, ayaklarını kırar uykulu gözlerle etrafı süzer. Yüzünün sol tarafında 5-6 santimlik bir yara izi.
Koca kafalı. Kafası yer yer siyah tüyler. –
Yürüyoruz bazen o yana doğru. Oturur gördüğümüz zamanlarda, yanına iyice yanaşmamıza rağmen yüzünde korku belirtisi olmuyor.
İllaki ayağımı birkaç kez yere vurup, köpek gibi hırlasak dahi işe yaramıyor. Yüzündeki arka sokaklılık çekiyor bizi gündüze rağmen karanlık
bir sokağa bilincimizi.
Hepsi; iri kediler. Sadece o değil. Arkadaşları da var. Müridleri mi dense. Sarısı var. Hatta üç tane daha kendi renk desenli kedi daha var. Hepsini sindirmiş.
Yanından kıyısından yavaşça geçiyorlar. Dahası var. Dahası var da; hepsinin dergahı işte o arka sokak-lar dediğim mezbelelik yer.
Çinlilerin ve Bily Gates’in iklim değiştirme çalışmalarına rağmen unutmuyorlar Mart ayını. Bu ne biçim mart ki; değil herhalde mart; nerdee
o eski kırkikindiler! demeyip… Dergahının hemen 1 metre önünde kesilmiş yığılmış çalı çırpı ve hemen dibinde bir yaban cevizi ağacı.
Kumrular da konuyor arada bir.
Müridlerden biri ağaca biraz yanaşıp, bir şey yapmıyormuş gibi yapıyorken…sonra birden kayboluyor. Müridin oradan gittiğini sanan kumru-lar yavaşça
iniyorlar ağacın dibine. Fakat çalı çırpının gerisinde sinsice saklanmış, müridlerden biri de arkalarından yanaşıp avlıyor bir ya da birkaç kumruyu.
İri müridler bunlar. Hem kumru… hem de… duvar dediğim yerin arkası restoran; orayı da haraca bağlamışlar. İrilikleri ondan, yani.
Tabiatın kanunu demeyip bazen taşlıyorum Davut ve dergah ahalisini. Restoran neyinize yetmiyor! demek için değil, kumrulara kıyamıyorum.
Çünkü kumrularda hep gördüğüm bir bakış var.
—
Bazen ön bahçeye çıkar Davut. Hııim Dhavuut! Hııim Dhavuut!.. diye seslendiği için dolaya, biz, yani Halil ve biz, bunu Ben Davuut! diye tercüme ediyoruz.
Davut aşağı Davut yukarı.
Kurumun ön tarafında bir anne kedi ve 4-1 yavrusu.(Biri çoktaandır kayıp.) Yavru dediğime bakmayın, 6-7 ayı geçtiler. Mama veririz, su veririz.
İşte! Davut, onlara dadandı. İdi. Hem analarına hem yavrularına. Yavrulardan biri erkek yavru. Ona bile dadandı. İdiler.
Dişi yavrulardan birini sabahtan akşama kadar kovaladı Davut.
Günün birinde hiçbiri görünmedi. Sağa bakıyoruz yok, sola bakıyoruz yok… Arkadaşlara soruyorum…yok. Gidip Davut’un dergahına bakıyorum, yok..
Tam iki gün geçti. İdi. Ön bahçede dolanayım diye dolanırken, bir baktım, Davut’un peşinden koştuğu sıbyan dişi kedi. Sağa bakıyor sola bakıyor…
Duruyor… Kulaklarını dikeltiyor… İki adım yürüyor… Durduğu her adımda, Mii Dhavut! MiDhağvut! diye sesleniyor. Dergaha da uğruyor, ara ki bulasın.
…
Herkes adını Davut diye belledi. Günlerdir yok Davut. Konuşuyoruz bu konu üzerinde zaman zaman.
Çok konuştuğumuz bir günün akşamı, eve geliyorum. Youtube’u açıyorum. Geliyor bir sürü video ön plana. Hz.Davut videoları da geliyor.
Youtube derdimizi dinlemiş, al bak belki buradadır diye video önerisi yapıyor.