Erdoğan’ın kısa bir süre önce “Türkiye’nin tekrar yeni anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir” açıklaması, siyaset gündemine girdi.
Erdoğan bu açıklamayla muhalefete çengel atarak, muhalefetin de “evet, Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Reformist düzenlemelere destek oluruz, yeni anayasa üzerinde görüşülmeli” demesini bekledi. Böylece muhalefeti kendi sahasına çekerek bir kez daha eğip bükecek, kendi amacını gerçekleştirmenin desteğini alabilecekti.
Yani muhalefetle bir kez daha top gibi oynayacaktı!
Muhalefet dediysem, HDP bunun dışındadır.
Yakın geçmişin tecrübelerine bakarak Erdoğan’ın muhalefeti manipüle etme planında haksız olmadığı görülür.
2016 yılı 15 Temmuz darbesinin hemen arkasından düzenlenen Yenikapı mitingine muhalefet milli bütünlük adına koşarak gitti. Mitingin şaşası geçtikten bir süre sonra Erdoğan muhalefete yine demediğini bırakmadı.
2016 yılında hakkında dosya bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına Kılıçdaroğlu, “Anayasaya aykırı ama evet oyu vereceğiz” diyerek destek verdi. Selahattin Demirtaş’ı bitirmek ve HDP’yi zayıflatmak için amaçlanan bu dokunulmazlık kaldırılması CHP’li Enis Berberoğlu’nu da kapsayınca CHP feryat etmeye başladı.
Muhalefet, iktidarın dış politikasına milli mesele diyerek destekler sundu.
Buna benzer örnekler çoğaltılabilir. Bütün bu olanların özeti şudur: Erdoğan işine gelince muhalefeti siyasetin o demagojik kelimesi olan milli, yerli vs. sözleriyle az sevdi, çok dövdü. Hatta hep dövdü.
Şu son iki yıldır muhalefet kendini toparlamaya ve iktidarın yedek lastiği olmaktan çıkmaya başladı. Özellikle yerel seçimler bir dönüm noktası oldu.
Muhalefet, Erdoğan’ın attığı bu çengele takılmadı.
20 yıllık iktidar deneyimi göstermiştir ki, Erdoğan’ın ve AKP’nin demokrasiyle, hukukla, adaletle bir ilişkisi yoktur!
Geldiğimiz nokta, korku toplumudur!
Demokrasinin son kırıntılarının da bitirilmeye çalışıldığı bugünlerde gündeme sokulan bu yeni anayasa meselesi, demokrasi, hukuk çağrışımları yapmış olacak ki, kimi çevreler ‘teklife bakılmalı, iyi şeyler varsa destek sunulmalı’ diyorlar.
Bu öneri ne kadar mantıklı görünüyor değil mi?
Hâlbuki siyasette iki artı iki dört etmez!
2010 referandumunda ne oldu?
O olumlu görünen kimi maddeler Erdoğan iktidarı tarafından nasıl da işlemez ve olumsuz hale getirildi değil mi?
Taslakta iyi şeyler varsa neden destek vermeyelim diyenler, daha kaç kez kandırılacaksınız?
Ortada daha AYM karalarını uygulamayan bir iktidar var!
Erdoğan’ın bunca yaptıklarından sonra ondan iyi bir şey beklemek eğer ortada bir art niyet yoksa, ya bir naiflik ya da bir bilinç karmaşasıdır. Erdoğan daha AYM ve AHİM kararlarına uymuyor ki, onun hukuktan, reformdan söz etmesinin inandırıcılığı olsun!
Politikayı sokak dili seviyesine indirgeyerek muhalefete ağzına geleni söyleyen, insanlarda yaşama sevincinin zerresini bırakmayan ve birer nefret dili şampiyonu Erdoğan ve Bahçeli ikilisinden iyiliğe dair hiçbir şey beklenemez!
Erdoğan, ABD Başkanlığına seçilen Joe Biden’la iyi ilişkiler kurmanın peşinde. Gerek ABD’ye, gerekse AB’ye reformist bir cumhurbaşkanı görüntüsü vermeye çalışıyor. Çünkü batı sermayesine çok ihtiyaç var. Bunun için Batı kamuoyunda bir imaj çalışmasına ihtiyaç var. Tabi ki batı görüntülere kanmaz. Onların çıkarları neyi gerektiriyorsa, öyle davranırlar. Bu tali bir neden.
Asıl mesele iç politikada.
Yeni anayasa diyerek birden çok amaç hedeflenmiştir.
İktidar, Millet İttifakını parçalama çabasını yeni bir taktikle sürdürüyor. Yeni anayasa diyerek İyi Parti’den bir kopuş yaratmanın peşinde. Cumhur İttifakının Meclisteki sandalye sayısı toplam 338. Anayasa değişikliğini referanduma götürme yeter sayısı 360’ı bulmak için 22 milletvekilinin daha desteğini sağlamayı umuyor.
Fakat ben Erdoğan’ın böyle bir referanduma gidebileceğine de ihtimal vermiyorum. Çünkü böyle bir referandum bizatihi Erdoğan’ın oylanması olur ki, bu büyük bir risktir.
İktidar, toplumu boğan gerçek gündemi değiştirmeyi amaçlıyor.
Erdoğan yeni anayasa, hukuk, reform gibi söylemlerle toplumda iyi işler yapıyor intibaını yaratmak istiyor.
Böylece bir süre daha toplumun gereksiz tartışmalarla oyalanması hedefleniyor.
Muhalefet bu çalışmalara katılmayınca, bakın biz demokrasi diyoruz, muhalefet buna yanaşmıyor, anayasaya bir katkı sunmuyor, biz de Bahçeli ile birlikte bu çalışmayı yapmak zorunda kaldık diyerek muhalefeti boğmayı hedefliyor.
Erdoğan neyi hedeflerse hedeflesin, toplumun yarısını düşman görenlerle, muhalefeti sürekli teröristlikle suçlayanlarla, devleti parti ve polis devleti haline getirenlerle, yargıyı bitirenlerle, ekonomiyi batıranlarla bir anayasa çalışmasına girilmez.
Girilirse Erdoğan’ın meşrulaştırılmasına katkı verilmiş olunur.
Girilirse, tuzağa düşülür.
Çünkü Erdoğan iktidarıyla, ortak değerler başlığı altında yeni bir toplumsal moral yaratma imkânı çoktan yitmiştir! Bu toplumda adalet, diğerkâmlık ve dayanışma duygusu ne kadar var idiyse, o da bu iktidar eliyle parçalanmıştır.
Muhalefetin tavrı olumludur ve bu tavır nedeniyle Erdoğan açığa düşürülmüştür!