Elbette eğitim şart ve çocuklarımız ciddi bir eğitimden geçmek zorunda. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini herkes almalı. Üniversite öğretimi de günümüzde şart ve elzem olmuştur. İmkanlarımızı zorlayarak çocuklarımıza üniversite eğitimi de aldırırsak aliyyül’ala olur. Okul eğitimi tartışmasız gerekli ve zorunludur.
Ancak biz yaştaki yaşını başını almış insanlar iyi bilir, çocuklar bir ustanın yanına çırak olarak verilir: “Bir sanat bellesin “diye de üzerinde durulurdu. Hatta: “Sanat Altın Bileziktir” diye de vurgu yapılırdı. Bu kural değişti mi? Evet bu kural değişti ve çocuklarımız işsiz güçsüz dolaşmaya başladı.
Kocaman delikanlı oluyor üniversite bitiyor: Bomboş vasıfsız bir işçi! “Sen ne iş yaparsın” denilince: “Ben her işi yaparım!” deniliyor. Oysa bir meslek kazanamışsa gerçekten de işsiz güçsüz kalıyor ve bir boşluğa düşüyor. O yaştan sonra bir meslek öğrenmesi, ustanın yanında çırak durması imkansız hale geliyor. Günümüz gençleri böyle bir çıkmazın içerisinde bocalıyor!
Evet hem okul hem meslek olur mu? Olur kanaatindeyiz. Çocuklarımızı okuturken onlara bir meslek de kazandırabiliriz. Tatil ve yaz dönemleri var, bu dönemlerde onları meslek alanlarına yönlendirirsek bu dediğimiz pek ala olur. Öğretmenleri ile de görüşerek onları ilgi ve alanlarını tesbit etmek ve o meslekte sabırla devam ettirmek zorundayız. Çocuk hem okulunu bitirir hem de bir meslek sahibi olur. Oysa biz çocuklarımıza kıyamama adına onları mağdur ediyor, işsiz- güçsüz mesleksiz bırakıyoruz.
Delikanlımız, Üniversiteyi bitirdi, devlet iş versin mantığı bitti artık. Gerçekten de bu kadar üniversite mezunu gence devletin iş vermesi hayal ve mantıksızlık olur!.. Ha şunu deriz devlet işe almada adil olsun, taraflı davranmasın, kendi çevresine değil; adil ve eşit olarak herkese iş imkanı sağlasın! Bunu demek hepimizin doğal hakkı. Ancak herkese iş bulabilmenin de imkansız olduğunu herkes tahmin edebiliyor; devletin böyle bir bütçesi de yok!
Bunu söylerken herkesin yüksek sesle dillendirdiği: Adam kayırma, eş dost Gönülleme , israf ve saçıp savurma dönemi bitmeli. Devlet her vatandaşına eşit ve adil davranmalı. Devletin- milletin malı saçıp savrulmamalı, bunda mutabıkız! Ha deriz ya devletin malında yetimin, fakirin, garip- gurabanın hakkı vardır, bu hakkı kim gaspederse elimiz iki yakasında olacaktır!..
Konu bu değil ama yeri geldi değindik. Konu çocukların bir meslek kazandırılması idi.. Bunda haklı olduğumuzu belirtmek isteriz. Meslekler bitiyor, sanat köreliyor, vasıfsız bomboş bir işçi sınıfı doğuyor; bu da maalesef işsizliği artırıyor. Kaliteyi ve başarıyı da düşürüyor.İşin erbabı olmayınca kişi işinde de başarı sağlayamıyor ve uzun vadeli çalışamıyor.
Teknoloji mahkumu bir gençlik yetiştiriyoruz. Elinde cep telefonu, evinde tablet ya da bilgisayar, zaman öldüren, stres yapan ve işsizliğe mahkum edilmiş bir gençlik yetiştiriyoruz. Bu da zaman israfı, ömür israfı ve başıbozukluk doğuruyor. Bundan sonra sorunlar ayyuka çıkıyor, aile içi kavgalar, boşanmalar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı toplumumuzu kasıp kavuruyor.
Bunları ifade ederken iki konuya da vurgu yapalım. Bunlardan birisi devletin mesleki kurslara ağırlık vermesi. Mesleki okulların çoğalmalı, çocuk öğleye.kadar okulda öğle sonu iş alanında uygulamada olmalı! Düz liseler ,Anadolu Liseleri , Fen Liseleri başarılı ve yetenekli çocuklarla doldurulmalı. Eğitimde bir kalite ve kademeli geçiş sistemi uygulanmalı. Her öğrenci yetenek, ilgi alaka ve kabiliyetine göre sınıfladırılmalı ve ayrılmalı. Mesleki okullar bu manada çoğaltılıp çeşitlendirilmeli!
Halk Eğitim Müdürlükleri bünyesinde uzun süreli mesleki kurslar açılmalı (Açıldığını biliyorum). Bu kurslar devamlılık arz etmeli, uygulamalı ve çeşitli meslek dalları ile zenginleştirip vasıflı eleman kazandırılması için yoğun çaba sarf edilmeli. Okullar kadar Halk Eğitim Merkezlerini de önemsiyor, desteklenmesi gerektiğini söylüyoruz.
Zaman öldüren, boş gezen, televizyon, bilgisayar ve oyun alanlarında gönül eğlendiren bir gençlik yetiştirirsek, geleceğimiz karanlık ve bomboş olacaktır. Gelişme de, kalkınma da bizim için hayal olur. Çocuklarımızı da kaybederiz, yuvalar dağılır aileler perişan olur, zaman ve nesil kaybı yaşarız. Desbotça, baskı ve zorba ile değil severek, isteyerek, alıştırarak ve benimseterek onları bir mesleğe yönlendirirsek hem çocuklarımızı hem de geleceğimizi kurtarmış oluruz!..