Rahibelere benzetilmek ne kadar esprili bir yaklaşım! CHP belediye başkanını kutlarım. Kimin aklına gelirdi böyle bir fikir? Kaç gündür yazmayacağım dedim, ama dayanamıyorum artık. Durduramıyorum parmaklarımı!
“Başörtülü kadınları Rahibe’ye benzeten” başkan, partisine verdiği zararın farkında mı? onu da bilmiyorum. CHP “çarşaf açılımı yaparken ve 7 oklu amblemini” bu kadınların yakalarına takarken, Avcılar Belediye Başkanı neredeydi merak ediyorum?
“Nasreddin Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken de ensesine bir tokat atıp :
– Testiyi kırma ha ! diye öğüt vermiş. Bunu gören komşulardan biri:
– Yahu Hocam demiş, henüz testiyi kırmadan niye dövüyorsun yavrucağızı ? Hoca cevap vermiş: — Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be birader ! “ başkan işini yoluna koymadan testiyi kırıp gidiyor.
Komik bir tasvir olduğu da apaçık ortada. Başkanın amacı gündem yaratmak bence. Sonuçta siyasi işlerle uğraşan bir parti gurubu var, mecliste. Onun görevi halkın giyimiyle uğraşmak değil, hizmet anlayışını geliştirme ve yapabileceklerini düşünmek. Tabi görev aşkıyla kabarmış ve bu bil boardları astırmış, ona da söyleyecek laf bulamıyorum. Helal olsun! böyle aşkla görevini yapan başkanlarımıza! Sayın başkan
Nasrettin hoca’nın işini yapıyor.
“Hoca ormana gitmiş.Oturmuş bir dalın üstüne, başlamış kesmeye.Aşağıdan geçen bir yolcu Hoca’ya seslenmiş:- Be adam! İnsan oturduğu dalı keser mi ? Şimdi düşeceksin.Hoca adama aldırmamış; işine devam etmiş.Az sonra dal kırılmış.Hoca, cumburlop düşmüş.Düştüğü yerden perişan seslenmiş:
-Düşeceğimi bildin ne zaman öleceğimi de söyle bari.”
Örnek alınması gerektiğine inanıyorum. Ama ne yazık ki böylesi bir insanın, CHP yönetimi kıymetini bilmedi ve partiden ihraç kararı aldı! Kişisel görüşleri partisiyle bağdaşmayan başkanımızı kutluyorum! Ya da gerçekten partisinin yapamadığı yaptığı için, cesaretinden dolayı takdir ediyorum.
Başkanın yaptığı yanlış ve akıl dışı bir benzetmeyle, ülke gündemine oturdu. Etrafına bir baksa farklı bir açılım sürecine de girebilirdi. Rahibeler yaşamlarında ki süs ve kadınlık anlayışını koparmışlardır, fakat başörtülü kadınlar Allah’ın onlara verdiği kadınlıkla ilgili her hakkı, yaşamaları gerektiğini bilirler ve öyle de yaşarlar.
Rahibeler kendilerini kapatırlar dört duvarlı karanlık odalara. Ortaçağdan beri bu süreç değişmemiştir, onlar için. Aşık olmazlar, evlenemezler, bedensel ihtiyaçlarını sadece ibadetle geçirirler. Ve eksikleriyle yaşadıkları hayat sürecinde, bir bakarlar ki son gelmiş zili çalıyor.Oysaki başörtülü kadın aşık olur, evlenir, sarılır, öper, koklar ve hayatında kadınlığın ona verdiği her şeyi kullanır. Makyajını yapar ve gezer. İbadetini de gerektiği şekilde uygular.
“Ben kadınım! başımda ki örtüye bakmayın,
özgürlüğü de bilirim, yaşamayı da!
Yüreğim de kitaplardan kopma bir devrim var,
Ben ülkemi de bilirim, bayrağımı da.
Siz mitoljik tavrıma takılmayın!
Ben ALLAHI DA BİLİRİMM
İNANMAYI DA”. AYSUN GÜL
Bu çarşaflı kadınlar içinde geçerlidir. Zannetmeyin ki çarşaflarının siyah rengi onları dünya nimetlerinden, rahibeler gibi soyutlar. Yanılıyorsunuz! onlar her şeyden evvel kadın olduklarını bilincindeler.
“Bir hadisi şerif örneğiyle de bunu görebiliyoruz. Hişam b. Urve’den nakledildiğine göre; “Bir gün Hz. Ayşe’nin huzuruna çıktım ve ona şöyle dedim: ‘Ey anacağım, fıkıh ilmini Peygamber hanımı olduğun için, nesep ilmini ve tarih olaylarını da Ebu Bekir gibi asil birinin kızı olduğun için biliyorsun. Bunlara şaşmıyorum. Ama tıp ilmini nereden biliyorsun, doğrusu bunu merak ediyorum’. Şöyle cevap verdi: ‘Resulullah’ın son günleri hep hasta geçiyordu. Bense onu rahatlatmaya çalışıyor ve tedavi yolları arıyordum. İşte tedavi ilmini böyle öğrendim”.
Evet rahibeye benzetilen örümcek kafalı kadınların annesi Hz. Ayşe ve onun gibi ilimle şereflenmiş! bir çok kadın sahabeyi okumasını öneriyorum, sayın başkanımıza. Bir rahibenin hangi şartlar altında yaşadığını az çok hepimiz biliyoruz.
Ve benzetilecek bir şey kalmadı onlara benzetildik helal olsun başkanım. Benzetmek bir yana dursun, Rahibe’lerin hayatlarına da saygı duyulmas,ı gerektiğine inanıyorum.
Bizler sizi bir şeye benzetsek hoşunuza gider mi? Örneğin mahalle kadınları vardır, oradan oraya laf taşıyıp ortalığı karıştıran, lüzumsuzca laflar sarf edip kafaları yoklayan, gereksiz yere olay çıkaran aynen şu anda bunu yapıyorsunuz.
“Millet aya çıkar siz gibiler yüzünden hala yaya gidiyoruz.” Her yere. Bırakın bu milletin yakasını nasıl isterse öyle yaşasınlar. İşinize gelirse verin özgürlük çığlıklarını basın şiirin milletin kafasını. Yok tam tersini yapın! canım istemiyor, siz benim gibi düşünmüyorsunuz deyip, yerden yere vurmayı da kendinize mesuliyet olarak görün. Ne mutlu sizlere ve sizin gibilere!
Avcılar Belediye Başkanı testiyi erken kırdı, bari Referandumu bekleseydi! ama öylesine gelişmiş bir espri anlayışı var ki, bunu bil boardlara kadar taşıdı. Ama tek yanılgısı herkesin espri anlayışı bir olmuyor. Kendi gibi düşünenler bile, gülmediler ona. Bizlere de malzeme oldu bu olay. Sizlerin bu yerinde hareketleri olmasa biz ne yazacağız başkanım!
“Akıllarını doğru yerde ve zamanda kullandığı zannedenlerin akıl almaya ihtiyaçları vardır. Bildiğini sanmak yanılgılarının en büyüğüdür insanı bazen yarı yolda bırakır. Bildiğine mütevazi yaklaşan insan bilmediğini öğrenmeye daha çok yaklaşır ve doğruya ulaşır.” AYSUN GÜL
iki gün sonra yapılacak olan Referandum, bayrama şeker tadında mutluluklar getirir inşallah. Böylesine boş konuşmalarla zaman kaybetmeden zamanı yakalarız, huzurumuz için. Ne düşünürsek düşünelim? Ne yaşarsak yaşayalım? ama hakaret vari konuşmak kimseye yakışmıyor ya da galiba ben yakıştıramıyorum. Bir de bu insanlar ülke yönetimin de belirli noktada insanlar. Gerçekleri haykıracağım! Düşüncesiyle, kendi özgür fikrini yansıtmaya kalkanların, ülkeyi sürükleyeceği kaos artık bitmeli.
Fıkralara taş çıkaran hareketlerle yapılan bu işler çok can yakabiliyor. “Ama gülme komşuna, gelir başına” atasözünü de hatırlatmak istiyorum, bu düşünceye ve yapılana gülen insanımıza.
Avcılar sokaklarında baş örtüsüyle dolaşıp da, o pankart vari yazıyı gören başörtülülerin içinden geçenler, sizi yerinizden etmeye yetecek ve artacak bile. “Ne ekersen onu biçersin diyorum.”
Birde bu ve bu düşündekilerin yaptıkları yüzünden kimse olduğu yerde oturup yapılanları izlemiyor. Sözle sazla tepkiler masaya konuluyor. Bizler hak arama taleplerimizi toplum kuralları ışığında yaptık ve yapmaya devam edeceğiz.
Selam ve dua ile.
BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN