Oğlum Can, sabah aramış telefonu sonradan fark ettim. Mesaj atmış.
“Baba, Demet’i hastaneye kaldırdım. Doğum erken olacak… Şu anda bekliyorum…”
Ben aramayı ve mesajı gördüğümde Demet doğum yapmıştı.
Can sevinçliydi…
Ezo’nun dünyaya geldiğini, odada olduklarını söylemişti.
Can’ın annesi Vicdan’ın doğum gününde, Nafız Hocanın, babasının ölüm tarihinde doğmuştu Ezo…
Hayatın nasıl da anlamlı sürprizleri oluyordu.
Babaannesinin doğum gününde, büyük dedesinin ölüm gününde doğmak Ezo’ya nasıl da bir sorumluluk ve anlam yüklüyordu…
Ölüm yoktu, bir süreklilik vardı.
Ve Ezo ile birlikte bir kez daha fark ediyordum bu gerçeği.
****
Ben paylaşım yaptım.
“Oğlum Can baba oldu… Okyanus, Akdeniz ve Tuna amca oldular” diye…
Arkadaşlarım arıyor ve yazıyorlardı. “Dede oldun… Kabul et artık…”
Ben ise dede olmayı asla kabul edemezdim.
Kim ne derse desin… İlginçtir babam da ilk torun sahibi olduğunda o da kabul etmemişti dedeliği.
Dedelik benim için yaşlılığın değil ihtiyarlığın ifadesiydi..
Galiba Ezo’nun dedesi olma fikri ilk baştan itibaren çok uzak geldi. Ve gelmeye de devam ediyor.
Torun neden çok sevilir?
Herkes diyor ki, “Torununu daha çok seveceksin. Torun sevgisi daha farklı…”
Ben de başından beri diyorum ki…
Farklı olmasının birçok nedeni var.
En başta kendi çocuklarına gösteril(e)meyen sevginin torundan esirgenmediği için…
Çocuklarına gösterilemeyen olgunluğun, anlayışın toruna gösteriliyor olması…
Birçok şeyin aşılmış olması…
Ve en önemlisi ise; torunun dünyaya gelmesi kendi soyunun devam ediyor olmasının açık açık bilincine varılması, eylemine şahitlik edilmesi…
Ezo’nun ikinci ismi olmalıydı
Hastaneye vardığımda odada bir telaştır devam ediyordu.
Can ve Demet’i kutladım…
Sonra Ezo’yu elime aldığımda küçüçük bir çocuktu.
3 kilo ve 50 santim doğmuştu.
Can’a döndüm. “Sen 3 kilo 250 gram doğmuştun” dedim.
Ezo’yu elime aldım.
Sonra döndüm Can’a ve Demet’e…
“İkinci ismi Nehir ve Irmak olsun” dedim.
Önce birbirlerine baktılar.
Hoşnut olmamışlardı önerime.
Demet de kırmak istememişti ve döndü.
“Ancak kimse ikinci ismini söylemeyecek…”
“Tamam. Çocukların ikinci tercih edecekleri bir ismi olması gerekir. Ne çok çocuk isimlerini beğeniyor ve bunu bilinç altına atarak büyüyorlar” dedim.
İsimleri ile özdeşleşir insanlar.
Kızılderililer çocuklarına isim koymazlarmış…
Sonradan koyarlarmış…
İsmini hak edermiş çocuk.
Neyse…
Ezo büyüyünce 2. ismini kullanacak dedim.
Can doğduğunda annesi erken yaşta vefat eden babasının ismini koymuştu.
İtiraz etmemiştim. Ve can çocukken dedesinin ismiyle çağrılmaktan çok hoşlanırdı ve isterdi.
Sonra aklı başına gelince bir daha asla dedesinin ismini kullanmadı. Bırakın kullanmayı isminin önüne bile yazmadı.
Can onunla özdeşleşti.
Anlattım bunu…
Israr etmedim…
Nehirler denizlere akar…
Dün sabah Can aradı. Beylikdüzü’ne geldiğini ve Ezo’ya nufüs cüzdanı çıkartacağını, çok sıra olduğu için Büyükçekmece Nufüs Müdürlüğüne geçeceğini söyledi.
Merak ettim.
İkinci isim koydunuz mu? “Evet Nehir” dedi.
Ezo’ya ısınanamıştım.
Nehir deyince Can, içimde bir şeyler koptu.
****
Bir kızım olsaydı. Adı Nehir olacaktı.
Ama olmadı.
Artık Nehir diye bir kızım var.
Her nehir denizlere akar.
Denizler okyanuslara…
Okyanuslar ise hayatın kaynağıdır.
****
Hoş geldin Ezo Nehir, hoş geldin…
Denizlere, okyanuslara akasın diye…
O büyük hayatın içersinde anlamını bilerek yaşayasın ve mutlu olasın diye hoş geldin.
Annene ve babana mutluluk getirdin.
Sağlıklı büyü…
Kocaman deryanın içersinde bir nehir gibi hayatın içine akasın…
Gözlerinizden öpüyorum…
Nehirlerin kenarları hayat merkezleridir.
Hayatın merkezi olasın sevgili Nehirim…
Ve bu yazıyı ileriki yıllarda okuduğunda, sevgili babamın babası benim için yazmış dersin.
Yüzünde bir tebessümle küçücük bir teşekkür edersin.
Merak etme, ben duyarım…
Yanaklarından gözlerinden öperim…
Canım, beraber büyüyeceğin küçük amcaların olacak.
Birbirinizi çok sevin olur mu?
Sarılın…
Birbirinize çok ihtiyacınız olacak çünkü…
Hepinizin gözlerinden bir kez daha öperim…
****
Sevgili Can ve Demet…
İçime katarak sarılıyorum ikinize birden…
İyi ki varsınız…
Öpüyorum gözlerinizden…
Mutluluğunuzu büyütün…
Ezo’yu merak etmeyin.
Hayat size onunla ilgili her olanağı sağlayacak. İnanın buna… Sadece şükür edin ki, hayatın mucizesinin anlamını keşfedin…
İşte o anlamı keşfettiğinizde şükrün anlamı daha da büyüyecek.