Babasının Mezarını Gözyaşları ile Suladı!…
Yozgat İl Sivil Toplumla İlişkiler (eski adiyla il Dernekler Müdürü) Hakkı Yurtlu dostumuz ve yakın arkadaşımız. Araştırmacı, şair, yazar bir kardeşimiz. Annesinin vefatından üç yıl sonra, Ramazan Bayramı arifesinde babası Mustafa (Hacı) Yurtlu’yu toprağa verdi. Akdağmadeni- Körük Köyü’nde yapılan cenaze merasimine biz de katıldık. Birçok yakın dostu ve arkadaşı da oradaydı. Elleriyle toprağı deşerek babasını kara toprağın sıcak bağrına yatırdı.
Bir evlat için en acı sahneydi bu… Ona uzaktan baktım, masum masum duruyor defnedilen babasına son görevini yapmaya çalışıyordu. Hemen annesinin mezarı yanına defnedildi Mustafa Amca. Rabbim Rahmet eylesin ve mekânı Cennet olsun.
Hakkı müdür göründüğü gibi değil duygusal bir insan, yufka yürekli tüm şairler gibi… Cenazeden sonra Yozgat’ta hal-hatır sorup tekrar baş sağlığı diledim…Yorgun ve üzgündü, yağmur bulutu gibi dokunsanız ağlayacak gibi!… Onu en iyi anlayanlardan biri de benim; çünkü annemi kaybedince sol yanım yıkılmış, babamı kaybedince de sağ yanım çökmüştü!.. Başınız sağ olsun müdürüm dedim. Yağmurun akışı gibi akmaya başladı, ben de onun dilinden dökülen bu duyguları not ettim:
Rahmetli babamın, son günleri beni hüzünlendiriyor dedi ve ekledi..
“Babama çok üzlüyorum. Babası- anası yok ki, çeke kucağına ala. Derdini dinleyip hemhal ola…”Sadece evlatları var,..Allah hepsine merhamet versin. Elimden bir şey de gelmiyor…
Tarlalardan taş toplardı, ekini gezer gözetirdi, evi ahırı kontrol eder kimseye güvenmezdi; Tarlaları icara verir, boz kalmasın diye ucuz pahalı ektirirdi. Telefonla arar sorardı… Ve en önemlisi ” Ey Allah’ım, benim canımı avrattan önce al ” derdi.
“Annemi ziyarete mezarlığa gidince, annemin kabrinin aşağı tarafını göstererek: ” Oğlum aha şu düzlüğe de benim mezarımı kazın derdi, her defasında”… Ben de: “Yok baba, belki de orası benim” diyordum… Gel duy ki, pınarlar dolusu yaş akıyor gözlerimden içime sessizce…iki gözüm çift lüleli iki çeşme…
“Acaba yanlış mı yaptık, süreç mi bizi böyle taşıdı uzaklara…Şehirli olduk güya…Herkes ayrılıp gitti…Kocaman baba ocağında ana baba kaldı yapayalnız! O ana-baba da şehirleşen evlatlarının evine sığmaz oldu!.. Ana-baba evlatlar aynı ocakta kalsa herkes alışık olduğu vechile birbirini ötekileştirmez, kader çizgisinde ömür sürerdi…
“Şimdi eser yok o babamdan. Umurunda değil hiç bir şey.. Tarlaları kim rast gelirse ekip sürüp biçer? Namazına hiç fırsat vermez vaktini sapıtmazdı… Şimdi namazı da boşladı. Fersizim, namazı kılamıyorum diyordu.
“ve derdi ki: ” Oğlum senin çevren geniş, el âlem bilip geziyorsun. Bana bi avrat bul…iyi olsun!… Ben de ” Gönlünü almak adına: ” Tamam baba” dediğim günler oldu, yalancıktan. Gel gör ki, kendisine uygun kadın bulmak da kolay değildi hani!..
“Ara sıra arar: ” Oğlum ne yaptın o dediğimi” diye soruverirdi. Belli ki, babamın canına tak etmişti yalnızlık. İkna etmek için de ” Baba, şimdiki avratlar, tapulu ev istiyor, altın takın diyor…” diye kendisini teskin etmeye çalışırdım. Babam açıkça belirtmese de “…Oğlum bak, ben seni everdim sen de beni yeniden evlendir…” der gibiydi sanki…
“Ama o günler geride kalmıştı. Babam şimdi “kendi canı derdine düştü. tabir caiz ise.. Dünya nimetleri onun penceresinden gözükmüyor ve bir anlam da ifade etmiyordu artık!..
Belki de” Nerde kaldı, hani gelecekti Azrail ” diyordu…”
Sessizce dinledim Hakkı Yurtlu dostumu, gözyaşlarını içine akıttığını görüyordum. O sessiz sessiz ağlarken ben de utanmamak adına çaktırmadan ağlıyordum!.. Sonra şu dizeler döküldü dudaklarından…
“Üç yıl, beş ay geçti aradan/ Babamı da aldı Yaradan.
Hüzünlendi kalp, ağladı göz/ İşte tam o anda bitti söz./Anamın ardından babama ağladım
Önce öksüz idim, şimdi de yetim/ Babasızlık bana, bil ki bu cana bitim./
Beraber gidip mezara, okurduk anama/ Yalnızım şimdi, tek gidiyorum mezara/ Hem sana okuyorum, hem anama; Yasin, Tebareke, üç İhlas bir Fatiha…” (H.Y.)
Başın Sağ olsun Hakkı kardeşim, mekanı Cennet olsun İnşallah. Nur içinde yatsın anne ve babalarımız…(amin)