Keşke ilk günden bu kapılar açık olsaydı!
Böyle onbinler, yüzbinler halinde değil de; 15-20 kişilik gruplar halinde geçişlerine müsaade edilseydi…
Avrupa’nın marabası Yunanistan da mültecilere, göçmenlere karşı bu çirkinliği sergilemeseydi…
Olup biteni izleyen Avrupa, “etiket uygarlığı” değil de, gerçek uygarlık sergileseydi…
Yığınla keşkeler var!
Amma artık bunun bir faydası yok. Olanlar oldu ve şimdi “umuda yolculuk” filminin çekimlerine başlandı!
Filmin metni ne yazık ki önceden yazılmadığı için (!) spontane oynanmakta, konu doğaçlama olarak ele alınmakta!
Konuk ağırlama ülke Türkiye!
İnsanlık adına Türkiye’de belli bir süre konuk edilen, barındırılan, yedirilen, içirilen ve hatta geçimleri için bankamatik hesapları açılan Doğu’da, sınır dışından gelen çeşitli ülkelere mensup göçmen ve mültecilerin, Avrupa’ya geçmek için fırsat kollamaları ile başlıyor.
Zaman içerisinde sayıları artıyor, 3-5 milyonu buluyor.
Artık kontrolden çıkan, hareketlenen ve hedefleri olan Avrupa için kapıları zorlayan, bir şekilde Türkiye’den çıkmayı başaran “umuda yolcu” insanların Yunanistan kapısına dayanmaları ile direnmeye dönüşüyor…
Figüran yok, hepsi başrol üstlenmiş oyuncular.
Hepsinin çeşitli hayat hikayeleri olmasına rağmen, her bir hikaye için bir değil, birkaç film çekilebilecek, romanlar yazılabilecek de olsa, hedef tek, Avrupa.
Kötü rol oyuncusu ise Yunanistan!
Zengin ve şımarık Avrupalı sahiplerinin kapı bekçisi, kölesi, el değneği Yunanistan. Efendilerinin rahatı için filmde kötü rolü üstlenmiş! Vuruyor, kırıyor, yakaladıklarına işkence ediyor, iki aylık bebeği Meriç nehrine atacak kadar vahşileşiyor, erkekleri kırbaçlayıp, paralarına el koyuyor, elbiselerini çıkarttırıyor ve tekrar geldiği gibi nehri geçmeye zorluyor!
Gaz, tazyikli su, plastik mermi derken; gerçek mermiler ve otomatik silah kullanımına varıncaya kadar işi azıtan Avrupa’nın marabası Yunanistan, bu arada 3 göçmenin de ölümüne yol açıyor! Utanmıyor musunuz Avrupa?
Filmin izleyicileri Avrupa ve tüm Dünya!
Bugün 15. günü bulan göçmenlerin aç ve açıkta, yağmur ve soğukta barınaksız, sınır kapısında beklemeleri karşısında “üç maymunları” oynayan Avrupa; insanlık, hak, hukuk, adalet, medeniyet, Batılı olmanın yanı sıra uygarlık sınavından geçiyor!
Bir bebeğin; soğukta, yağmurda, aç ve bi ilaç verdiği yaşam mücadelesi karşısında, sınavı geçemeyecek, ağıtlarında boğulacaksın Avrupa.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde göçmen ve mülteci kadınlarına açtırmadığınız kapıların altında can vereceksiniz Avrupa.
Oynanan dramatik filmi izleyenler Avrupa tüm Dünya ülkeleri, Birleşmiş Milletler, Amerika, Avrupa İnsan Hakları üst düzey teşkilatları…
Film nasıl?
Beğeniyor musunuz?
Eğleniyor musunuz?
Ne film çekimine ara veriyorlar, ne film setine yiyecek içecek takviye ediyorlar, ne de filmin konusunu, nereye varacağını, nasıl biteceğini soruyorlar!
Hepsinin kucağında birer poşet patlamış mısır, çikolata, kulaklarında kulaklık, gözlerinde 3D gözlük, içecek olarak viski… Umurlarında değil gerçek!
Sözün Özü!
İyi seyirler, yiyin için, yarasın da, amma bu böyle sürmez!
Bu filmin sonu sandığınız kadar mutlu bitmeyebilir!
Verdiğiniz sınavda, başarısız olabilirsiniz!
Aç olanların gözü önünde keyifle, iştahla yediğiniz içtiğiniz burnunuzdan gelebilir!
Açın bir an önce bu kapıları da kanayan vicdanlarınızı birazcık olsun rahatlatın.
Doğu’nun petrolü için öldürdüğünüz halkın ta kendileri bunlar!
Silah satıp kanlı kardeş kavgalarına, öldürülmelerine sebep olduklarınızın kalanları bunlar!
Bir avuç topraklarına göz diktiğiniz, yurtlarında rahat vermediğiniz, hala da vermiyorsunuz! Bari ülkenizde çalışıp kazanmasına, yaşamını sürdürmesine izin verin!
Bu sınavı geçin. Yoksa boğulursunuz inanın bana.
gazete2000@hotmail.com