Sevgili anneciğim… Merhaba… Sesi duy(a)mazsın… Yazdığım satırları okuyamazsın…
Yazdığım bu satırları okuma şansında yok…
Sevgili annem… Göremeyeceğin, tanımayacağın bir torunun oldu…
Adı Okyanus… 69 günlük…
Aynur torununu Amerika’da dünyaya getirdi. Tosun gibi dünyaya geldi.
56 santim boyunda, 4 kilo 30 gr. olarak doğdu.
Biliyorum, kızardın bana… ‘Seni deli çocuk, bu yaşta insanın çocuğu olur mu?’
‘Olur anne’ derdim…
O’nu sevmeye doyamıyorum… Aynur’u kızdırıyorum. ‘Konuşmaya başladığında beni annesi zannedecek, bana anne, sana da baba diyecek’ diyorum.
Neyse, neden bu satırları yazdığımı anlatacağım.
Aynur’un 9 ay 10 gün boyunca yanında bulundum. Bir annenin hamilelik boyunca neler hissettiğini gördüm… Gün gün, hamileliğin bir kadında hangi değişiklikleri yaşadığını her anını yaşadım…
Ve doğum anında Aynur’un yanında da bulundum…
Sevgili annem, bir annenin bir çocuğu dünyaya getirirken neler yaşadığını görünce sevgiyle andım seni…
Mezarına ziyaret yaptım, önceki gün… Dualar ettim sana… Torunundan haberler verdim sana…
Bizi dünyaya getirdiğinde yaşadıklarını düşündüm… İkiz çocukların ve ağbim… Ev işleri, tarla işleri ve üç çocukla bir hayat…
Sonrasında babamın dedemle kavgası ve küçücük çocuklarla evi terk ediş…
Ardından anne annemin köyüne göç…
Zorluklara bir çatının altına sığınmak…
Sonrasında bir kardeş daha…
Üzerimize kilitlerdin, kapıları tarlaya çalışmaya giderken…
Hayal mayal hatırlıyorum o günleri, sevgili kardeşimiz Zeki, ikizim Emine ve ben… Oyunlar oynardık. Gelişini hatırlamıyorum.
Kardeşimi yitirdiğimizde küçücük odamızda kalabalığın ağlama sesleri ile uyanmıştım. Babam kucağına alarak sarılmıştı ve ağlıyordu.
Kardeşim Zeki’nin cenazesini de hatırlıyorum sevgili annem…
69 gündür her anını hatırladığım, geceleri defalarca kalkıp altını değiştirdiğim, mama verdiğim oğlumuzun nasıl büyüdüğünü adım adım görmek…
Sonra senin koşullarını düşünürek, bizlere nasıl baktığını, yoksunluk ve yoksulluk içersinde nasıl büyüttüğünü bugün daha iyi anlamak. Hemde babamın gurbette olması, tarlayla, hayvanlarla (tahmin ediyorum, birkaç baş hayvandan başka hayvanınızda yoktu.)
Evimizin bir odasında biz, diğer odasında ise hayvanlarımız kalırdı a be sevgili annem…
Varsa bir cennet tartışılmaz bir şekilde hak ediyorsun, tüm anneler gibi… Hemde koşulsuz…
Evet sevgili annem, iyi ki doğurmuşsun bizi… iyi ki büyütmüşsün, tüm olanaksızlıklara rağmen…
İkizlerin ve birde küçük bir kardeş ve büyük bir ağabey…
Nasıl bakardın bizlere? Nasıl vakit ayırırdın, nasıl yeterdi zamanın?
Hiç mi ‘of’ demezdin, hiç mi isyan etmezdin be annem?
Ve biliyorum annem, sizin döneminizin tüm anneleri aynı aşağı yukarı…
Ve bugünde sizlerle gibi milyonlarca anne var. Yokluklar ve yoksunluklar içinde çocuklarını büyütüyorlar. Bir taraftan anneliğin zorlukları, bir tarafta hayatın ve birde kocalarının kahırları, şiddeti…
Sevgili annem, ellerinden öpüyorum… Sevgilerimi gönderiyorum. Gözyaşları içersinde ellerinden defalarca öpüyorum.
İyi ki annem olmuşsun, iyi ki dünyaya getirmişsin bizleri… İyi ki büyütmüşsün… İyi ki hala bana birkaç adım ötedesin…
Başım her sıkıştığında mezarına gelip dualar ediyorum… Dertleşiyorum… Sıkıntılarımı ve sevinçlerimi anlatıyorum anneciğim.
İyi ki varsın.. Seni seviyorum ellerinden öpüyorum… Sağlığında bunları sana söyleyemediğim için senden kocaman özür diliyorum. Biliyorum tüm annelerin derin affediciği ile affedersin..
Seni seviyorum annem… Torununu seni yerinede öpüyorum…
Ve birgün yanında olacağım annem… Bunu biliyorum…