***
27 Mayıs Darbecileri ile CHP‘nin gayrimeşrû çocuğu (millî irade açısından) olarak dünyaya gelen Anayasa Mahkemesi, 52 yıllık geçmişinde, istisnaî dönemler haricinde hep bu mağdur milletin başının belası olmuş; millet iradesinin üstüne CHP–Darbeci işbirliğinin astığı Demokles‘in kılıcı gibi rol oynamıştır.
Bu tutumu ‘yargısal aktivizm’ ile açıklamak mümkün değildir. AYM, resmen jüristokratik vesayetin ana merkezî hâlinde faaliyet göstermiştir. Hep CHP jakobenizminin borazancıbaşılığını yapan AYM, TBMM‘den geçen kanunları iptal eden bir merkez durumunda olmuştur.
Haşim Kılıç‘ın Başkanlığı döneminde tam yerine oturmaya başlarken, ne yazık ki onun da son tutumu ve konuşmaları, AYM‘nin tarihî misyonunu hortlatmıştır. Bakınız, 80 yaşından sonra CHP‘li ve jakoben kesilen (kim bilir daha önce de öyleydi de biz bilmiyorduk), Demirel, ‘İslâm, Demokrasi, Lâiklik’ adlı kitabında AYM hakkında neler söylüyor: ‘Şurası kesindir:
Millî iradenin taksimi anlamına gelen bir devlet olmaz. Superior güç, üstün güç millî iradedir. Aslında Anayasa Mahkemesi’nin TBMM iradesini aşması söz konusu olamaz. Bir Anayasa Mahkemesi olacaksa ve bu mahkemenin yetkileri hâlâ millî irade kavramıyla çelişiyorsa, onu düzeltmek her zaman için mümkündür.
Keza Anayasa Mahkemesi’ni kaldırmak da mümkündür.’ (s. 53-54). Anayasa Mahkemesi, hukuk sistemini aldığımız Avrupa demokrasilerindeki gibi, yetkisi içinde kalarak ve millet iradesinin üstüne çıkıp demokrasi konusunda ahkâm kesmeden çalışabilse, Türkiye’deki demokratik hukuk devleti için faydalı olabilirdi. Lâkin istisnalar dışında hep yetkisini aşarak, demokrasimize zarar vermiştir.
AYM, demokratik rejimlerin vazgeçilmez bir kurumu değildir. Türkiye‘de, 1950-1960 arasında AYM yoktu ama CHP‘nin dinamitlemesine rağmen demokratik rejim işletilebilmiştir. Hâlen Anglo-Sakson dünyasında -ki, demokrasinin beşiği olan ülkelerdir- ve birçok demokratik hukuk devletinde AYM yoktur.
ABD ve İngiltere başta olmak üzere, Kanada, İsviçre, Avustralya, İsrail demokratik devletlerdir ve Anayasa Mahkemeleri yoktur. Ünlü hukukçu Hans Kelsen, AYM‘lerin yargısal aktivizmini ve demokratik iradeye müdahalesini ‘negatif yasama’ olarak nitelendiriyor. Son olarak, yazının bu bölümünü, Anayasaya aykırılık incelemesini aslında bütün mahkemelerin yapabileceğini kaydederek bitiriyorum. Yarınki yazımda, AYM sorunu konusundaki çözüm yollarını yazacağım.