Seçim öncesi başbakan MHP yi baraj altında bırakmak amaçlı spekülasyonlara susarak teşvik ve katkıda bulunmuştur. Bağımsızlara da sert söylemler yağdırarak MHP oylarına talip olduğunu açıkça belli etmiştir. Seçim sonuçları göstermiştir ki, başbakan büyük bir stratejik hata yapmıştır. MHP meclise girmiştir ve bağımsızlar daha da güçlü gelmişlerdir. Halk yeni anayasa da onlarında katkısını istemiştir. Mesaj budur.
Keşke başbakan DEMOKRAT davranabilseydi baştan ama yapamadı. İki partili meclis hayali halkı açmazlara sürüklemekten geçmiyor, halkı yumuşatmaktan geçiyordu. AKP yeni anayasa söylemini seçimlerde sakız haline dönüştürmüştür ama hiç taslak ortaya koymamıştır, kafasındakilerin kokusunu dahi duyurmamıştır. AKP nin geldiği şu anki durum CAMİ İLE KİLİSE ARASINA SIKIŞMIŞ KALMIŞ BEYNAMAZ durumudur. Kendi kazdığı kuyuya kendisi düşmüştür de denilebilir.
Başbakan da demokrat bir kişilik mi yoktur yoksa MHP yi baraj altına itme işine fazla mı kapılmıştır ? Bunu kestirmek çok zordur. Zaten başbakan baştan demokrat davranabilseydi seçim sonuçlarının kesin anlaşıldığı balkon konuşmasında HELALLEŞELİM demezdi. Çünkü olay ta baştan demokrat ruhla yürütülür ve anayasa taslağı halka ve partilere açıklanır sonra da gelin ey partiler bu taslağı beraber düzeltelim geliştirelim denirdi. Hatta o yapılabilseydi seçimler çok daha anlamlı hale gelirdi. Yeni anayasa taslağına her olumlu sese karşılık çıkabilecek çatlak sesler BAĞIMSIZLAR ya da başka partileri halk gözünde sıfırlar ve sandığa otomatik gömerdi. Yani başbakan sandığa gömülecek partileri halka bırakmamış kendisi mezar kazmaya kalkışmıştır.
Başbakan işte tam bu noktada hata yapmıştır. Halbuki bu halk sandığa parti gömmesini çok iyi bilmektedir. Yeni anayasa söylemi de eğer açılımlara benzetilirse, habur karşılaması rezilliğine dönüştürülürse bu iş daha da beter hale gelir.
Sayın Burhan Kuzu televizyonlarda dolaşıyor ve bir şeyler anlatıyor ama bu altı boş açılımlara dönüşmemeli. Yeni anayasa taslağı ortada yok. Tıpkı açılımlarda böyle boş bir koli ile başlamıştır sonu gelmedi. Bence meclis içindeki ve dışındaki tüm partiler bir yeni anayasa taslağı hazırlasın. Sonra bu yeni taslaklar halka açıklansın. Sonra bu taslaklar mecliste birleştirilmeye çalışılsın ve sonunda birleştirilmiş haliyle halkın oyuna sunulsun. İki taslak sona kalırsa halk o iki taslak arasında karar versin. Toplumsal mutabakat böylece tecelli etsin ve düzen sağlıklı hale gelsin.
Demokrat ruh taşıyanlar asla birilerinin felaketi üzerine saltanat kurmaya çalışmaz, birileri dertten ağlarken zevk-i sefa derdine düşmezler. Demokrat ruh taşıyanlar ben yaptım oldu kafasıyla iş yapmazlar, işine gelince kuralları öne sürüp işine gelmeyince kırmızı ışıkta geçmeyi normal göstermek için ambulans sesi çıkartmazlar. Demokrat ruh taşıyanlar temel ilkelerde kendi kendisiyle çelişkiye düşmezler. Demokrat ruh taşıyanlar şehir trafiğinde direksiyon kursu almayı değil trafiğe kapalı alanda şoförlüğü usül olarak benimsediklerini açıkça gösterirler ve halkın üzerinde denemeler yapmazlar. Padişahlık zamanında padişahların çocuk yaşlarda tahta geçmelerinden dolayı ÇIRAKLIK-KALFALIK-USTALIK devrinden söz edilebilir fakat günümüz şartlarında ülke yönetmeye talip olanların çıraklık deneylerini devlet yönetirken değil kendi iş ve özel yaşamlarında gerekli deneyimleri kazanmaları gerektiğini bilmeleri gerektiği bir bilimsel gerçekliktir. Devlet yönetiminde çıraklık meselesi olmaz. Çünkü bu teoriyle hareket edildiğinde Cumhuriyet kadrolarının 1919-1938 arsındaki başarılarını izah edemezsiniz. Zaten ÇIRAKLIK-KALFALIK-USTALIK eserlerim diyen kişi bir yönetici değil bir mimardır. Mimar Sinan da o sözü üç günlük tecrübesiyle söylememiştir. Eserleri ortadadır fakat o yönetici değildir. Mesela bir cerrahta bu sözü söyleyemez çünkü önce dirileri değil ölüleri kesip biçerek uzmanlaşırlar. Demokrat ruh taşıyanlar halkın sağlığı mutluluğu için kişisel egolarından baştan vaz geçerler. Demokrat ruh taşıyanlar özür dilemesi gerektiğini anladıklarında bundan asla utanmazlar. Demokrat ruh taşıyanlar bel altı vurmazlar, adaleti satın almazlar, temel kaidelerle oynamazlar, hukuku kendi zanlarının değişken gölgesi zannetmezler. Demokratlığı şu sözde tam olarak buldum. Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
(Mümin Sekban)
