Dünyanın nereye gittiği sorusu bir tekerleme olarak dillere pelesenk olmuşsa da, gerçekte çok az insan tarafından ciddiye alınıyor. Oysa durum çok ciddi… Televizyonda izlediğimiz ve yakın zamanlara kadar sıra dışı bulduğumuz felaket görüntüleri, yakın gelecekte çok sık tekrarlanacak ve sıradanlaşacak gibi görünüyor. Çünkü insanlık binyıllar boyunca tıkır tıkır 
işlemiş dünyanın tabii düzenine çomağını sokmuş durumda… Çünkü yaşadığımız gezegeni, özellikle son birkaç yüzyıllık zaman zarfında, adına çok genel bir ifadeyle “gelişme” dediğimiz bir kuyruklu bir yalan uğruna iliklerine kadar sömürdük, kemirdik, tüketme noktasına getirdik. İşin uzmanları önümüzdeki 10 yıllık sürede dünyanın bugünkü istikamet ve gidişatından radikal bir geri dönüş gerçekleştirmezsek çok geç kalmış olacağımızı söylüyorlar. Yani bugünün ve yakın geleceğin hayati olmayan ihtiyaçları için uzak geleceğin kaynaklarını tüketmeye devam edersek deniz bitecek. Bu hikâyenin sonu şimdiden görünüyor, eğer bu berbat gelişme bölümüne aklıselime dayalı çok farklı bir sonuç bölümü ekleyemezsek…
Mutlaka izlemiş olanlarınız vardır; Arthus Bertrand’ın “Home/Yuva” isimli bir belgeseli var. Bertrand dünyaca tanınmış bir fotoğrafçı ve dünyanın nereye gittiği sorusunu ciddiyetle soranlardan… O belgeseli izlemeyenlere öneririm; bir buçuk saate yakın bir zaman içinde insanlığın son birkaç yüzyıl içinde ilerleme adına dünyayı nasıl tükenişin eşiğine getirdiğini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Çok çarpıcı veri ve tespitler eşliğinde… Bugünün acı manzarasını ve nasıl bir geleceğe ilerlemekte olduğumuzu ortaya koyan bu tespitlerden bazılarını sizlerle de paylaşmak istiyorum:
– Bugün dünya nüfusunun yüzde 20’si, yeryüzü kaynaklarının yüzde 80’ini tüketiyor.
– Dünyada askeri giderler için yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 2 kat daha fazla.
– Her gün 5000 insan kirli içme suyu nedeniyle ölüyor, 1 milyar insanın hâlihazırda temiz içme suyuna ulaşma şansı yok.
– Şu anda dünyada 1 milyara yakın insan aç geziyor.
– Dünyadaki ekilebilir toprakların yüzde 40’ı zirai ilaçlar ve yaygın kirlenme nedeniyle uzun vadeli hasar görmüş durumda.
– Her yıl gezegenimizin oksijen kaynağı olan ormanların 13 milyar hektarlık kısmı yok oluyor.
-Her 4 memeliden biri, her 8 kuştan biri, hem denizde hem karada yaşayabilen her 3 hayvandan biri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
– Bugün dünyadaki canlı türleri normalden bin kat hızlı bir şekilde ölüyor.
– Balık avlanma alanlarının 4’te 3’ü ya tükendi ya da tükenmeye yüz tutmuş durumda.
– Son 15 yılın sıcaklık dereceleri, dünyanın bu zamana dek kaydedilmiş en yüksek sıcaklıkları…
– Dünya tatlı su varlığının teminatı olarak görülen kıta buzullarının kalınlığı 40 yıl öncesine göre yüzde 40 incelmiş durumda.
– 2050 yılında 200 milyonu aşkın sayıda iklim mültecisi ortaya çıkması bekleniyor.
Bütün bu göstergeleri ortaya koyarak felaket tellallığı yapmak muradında değilim. Kader Allah’ın elindedir, eyvallah. Ancak insanlığın kendilerine bahşedilmiş olana ihanet etmekte olduğu, gafilce azgınlaşmış olduğunu artık görmek durumundayız. Bu karanlık tablo hepimiz için hak edildiğine kuşku olmayan bir kâbusun bariz işaretlerini dikkatimize sunuyor.
[fotoğraf: murat aydın- “tükeniş”
