Adam yeni açılan bakkal dükkanında alış-veriş yapar. Dükkan sahibi müşterisinin cüzdanından para çıkarmasına engel olmaya çalışırken müşteri olan arkadaşı şöyle der
DOSTLUK BAŞKA ALIŞ-VERİŞ BAŞKA ben bunların parasını ödeyeyim. Dostluk ile alış-verişi birbirine karıştırmamak gerektiği günümüzde daha da çok anlaşılır oldu. İstismar işte tam bu noktada doğuyor çünkü. Dostluk ve alış-veriş asla birbirlerinin sınırına tecavüz etmemeli.
Bazıları ticareti PARA DOSTTAN KAZANILIR ilkesiyle yapar ve buna ticaret der. Halbuki bu ticaret değildir RİBA-FAİZ dir. Kişiye duyulan güveni paraya çevirmek veya paraya çevirmek için kişide güven duyacağı halleri ve görüntüleri kasten oluşturmak en hafif tabiriyle münafıklıktır, dolandırıcılıktır, nankörlüktür. Böyle bir duruma da ticaret denmez.
Şimdi ülkemizde yaşanılan karmaşayı birde bu yoldan inceleyelim. Ticaret,Siyaset,Medya,asker,yargı ile sap saman her şey birbirine karışmış durumda. Karışması da çok normal aslında. Çünkü hepsi de birbirini istismar ediyor, hepsi de birbirini dürtüyor. Dürt deyince aklıma geldi. Facebook ta olan dürt gibi mesela. Evli bekar, erkek kadın hiç ayırt etmeden herkes birbirini dürtüyor ve olay rayından çıkıyor. Bir zaman sonra evliler boşanmış hale geliyor, bekarlar da yol yosmasıl olup kucaktan kucağa dolaşıyor. İşte ülkemizin düştüğü-düşürüldüğü durum budur. Kim kimi tutarsa, kim kime dum duma durumları.
Siyasetçi kimdir, gazeteci kimdir, ticaret erbabı kimdir, kim kimdir, ne nedir karmakarışık halde. Kirli ilişkiler, şantaj kasetleri, rant kavgaları, koltuk hırsları, karanlık tezgahların kurulmasında kullanılan kadınlar, gazeteciler, siyasetçiler, daha kim bilir neler neler. İşin cılkının çıkarıldığının resmidir bunlar. 8 Mart kadınlar gününde patlatılan DENİZ BAYKAL TACİZİ vakası bakalım nerelere varacak ? Kim hangi komploları kimlere hazırlamış ? Seçimlere kadar daha ne komplolar göreceğiz. Seneye 8 mart da yine birileri çıkıp televizyonlarda KADINLAR SİYASETE NEDEN GİRMİYOR diye dangalak dangalak konuşacak. Ya Hu bu rezilliklere hangi akıllı kadın adım atar ? Hangi adam karısını bu bataklığa salar ? Genç kızları polis coplarıyla pişirdiğiniz yetmiyor mu ? Azmış erkek siyasetçilere sekreterleri yetmiyor mu ? Allah akıl fikir versin.
Sayın Başbakan Erdoğan bu konularda takdiri hak ediyor bence. Ailesiyle çizdiği aile ortamı iyi bir örnektir. Tatillerini de ailecek gözlerden uzak geçirmeleri takdire şayandır. Siyasetçiler özel yaşamlarını çok dikkat etmelidir. Bilhassa bay-bayan ilişkilerinde komploya çok kolay düşebileceklerini unutmamalılar ve tedbirli olmalıdırlar. Önümüzdeki seçimlerde milletvekili adaylarında bu ölçüye de bakılmalıdır. Aday kişi kucaktan kucağa dolaşmayı ya da dolaştırmayı marifet zannediyorsa bilinmelidir ki, o partisini de kucaklara oturtur.
Seçimler yaklaşıyor ve karanlık odalarda karanlık eller gizli kameraları döşüyor bazı akılsızlara. Bu gizli çekimler yarın bakan olduklarında, Vekil olduklarında çok işe yarayacak bazı karanlık yüzlere. Belki de yıllardır bir çok kaset hazırlandı bile. Otel odalarında kadınlarla çok düşmüş kalkmış erkek adaylar siz biraz düşünün aday olmadan önce diyorum. Yarın çok geç olabilir bir kasete bir ülkeyi satmayın sakın. İtalya başbakanı çok iyi bir örnek bence. Eline, beline, diline sahip olamayan siyasete soyunmasın. Siyaset biraz kendisine gelsin. Süfliyattan Ulviyata yükselsin.


















Dostluk başka, alış veriş başka dersen sonunda da ne dost bulursun. Ne de alış veriş yapacak müşteri.
Sayın Uğur ÖZALTIN, Evet yazınızı okudum. Elbette ki doğru ve dürüst olup güzel yaşamak her kesin olması gereken güzel bir özellik, güzel bir haslettir. Ancak ticarette hiç bir ayrım yapılmaz. Ticarette temel kural malın herkese satılmasıdır. Her çevreye ulaşılmasıdır. Ama günümüzde her şeyin cılhı çıkıp birbirine çok karıştığından “Dostluk başka, alış veriş başka dersen sonunda da ne dost bulursun. Ne de alış veriş yapacak müşteri.” kalır düşüncesinden hareketle size sitem vari öyle yazdım. Değerlendirilmesi elbette size kalmış. Ben orada sizin yazınızı eleştirmedim ki, sadece kendi düşüncemi size yazarken okuyanlarında öyle düşünmesini istedim. Yoksa yazınız kendi duygu ve düşüncenize uygun yazılmış bir yazı olduğu içinde size yeniden dönüp cevap yazmadım. Tıpkı aşağıdaki faiz konusuna yazdığım yorum gibi.
Faiz; üretim yapmayıp toplumlara güzel örnek olup yönlendiremeyen tembel insanların dünyaya bıraktığı en kötü mirastır.
Alınganlığa gelince ben hakaret içermeyen hiçbir şeye alınganlık göstermem. Doğru ve haklı yapılan eleştiri ve yorumlarda da kılçığı alınmış balık gibiyimdir. Her zaman doğru ve güzel olanı öğrenmekten yanayım. Çünkü her zaman benim bildiğim her şey doğru olmayabilir.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Evet, yazarların hiç biri beni memnun etmek zorunda değiller. Ama okuyucuyu tatmin etmek, topluma da doğru yönde yön vermek zorundadırlar.
Burada elbette güzel yazı yazanları kast etmiyorum. Ancak laf olsun diye de yazı yazıp köşeye eklenmez. Benim vaktimi boşa harçayıp zamanımı almaya da hiç kimssenin hakkı yok.
Selam, sevgi ve saygılarımla.