Zaman zaman arkadaş sohbetlerinde hayatın güçlüklerine karşı hazırlıklı ve donanımlı olmanın öneminden hepimiz söz ederiz.
Bu konuda ne kadar şanslı olduğumu bilir ve yeri geldiğinde hep söylerim. Çünkü iyi bir ebeveyn terbiyesi, iyi niyetli ve ilgili komşularımızın desteği, iyi bir ilkokul öğretmeninden -ki bu çok önemli- eğitim ilkokul eğitimi almak sonrasında orta öğretim, lise, enstitü serüvenimdeki diğer hoca ve öğretmenlerimden de iyi eğitimler aldığım için şanslıydım hep, sürekli şükrederim bunlara, çok şanslıyım yani sizin anlayacağınız.
Gelelim konuya, yıllar önce, yurtdışı göreve hazırlık için gittiğimiz bir seminer için Erzurum’a gönderilmiştik.
Alman Kültür’deki kurs ve sınav günlerinde tanıştığımız çok sevdiğim genç bir arkadaşımla seminerde de oda arkadaşlığı denk düştü. İkimiz de çok sevindik bu duruma.
Odalarımıza geçtik, yerleştik, kurs eğitimlerimiz başladı. Merak ve neşe içinde geçiyor derslerimiz, sizin anlayacağınız.
Derken günler ilerledikçe, görev yerimiz hangi şehir olacak, hangi arkadaşlarımızla aynı şehir ya da eyalette olacağız, beş yıl sürecek bu görevle gideceğimiz yerde hangi sorunlarla karşılaşacağız, bu sorunların nasıl üstesinden geleceğiz?
Alın size bir yığın bilinmezlik, bir yığın soru, merak, biraz da endişe.
Sizin anlayacağınız askere ya da dağıtıma gidecek acemi erler gibi heyecanlıyız.
Hemen ilk günden oda arkadaşımın çok çok düzenli olduğunu gözlemliyorum, bu arada, giymediği giysileri hep küçük sevimli valizine topluyor, ortada hiç bir eşyası olmuyor, onun yatağı hep düzenli ve üzeri boş ne güzel.
Benim giysiler ‘sıtma çalısı’na bağlanan çaputlar gibi sağa sola asılı ve dizili. Ne güzel o, terlemiyor demek ki diye düşünüyorum.
Ben derslere gitmek için çıkarken yastığımın, yatağımın üzerine giysilerimi serip, odanın camını da açık bırakıyorum, gün boyu giysilerim havalanıyor. Sık terlediğim için bunu yapmak zorundayım.
Çünkü yeni giysiler alalım desek, eğitim yeri bayağı bir şehrin şehirdışında, getirdiğimiz giysiler sınırlı sayıda, bunlarla yetinmek zorundayız.
Arkadaşın yatak hep jilet gibi düzgün, dağınıklık hiç yok, özenerek bakıyorum bu tertip ve düzenliliğe.
Neyse, arkadaş bir akşam, ‘hocam ya, bu gün derste kot pantolonumun çok pis koktuğunu fark ettim, ders arası geldim pantolonumu değiştirdim’ demesin mi?
Bir daha da giymem onu. Buraya gelirken yeni almıştım, belli bir markanın da oysa. Acaba aldığım yeri mi yoksa müşteri şikayeti olarak üretici firmayı mı arasam? dedi.
Benim anne, nine tecrübelerim depreşti hemen.
Kızım sen giysilerini çıkarınca hemen valize tıkıyorsun, muhtemelen günboyu giydiğin pantolonu da, nemli nemli ve ıslak, bavuluna koydun, o pantolon o yüzden koktu’ dedim.
Evet hocam valize koyarken de fark etmiştim, nemli olduğunu, haklısınız’ dedi.
Onu bir naylon poşete koy, ağzını bağla, valizin en altına koy ki koku diğer giysilerine sinmesin, gidince yıkayıp havadar bir yerde kurutmadan gitmez o koku, dedim.
Eee, dedim, ben boşuna mı çıkardığım giysileri valize koymuyorum giysileri sağa sola serip, camı da açık bırakıyorum, derse giderken.
‘Evet, dedi dersten döndüğümde pencere hep açık oluyor’
En sağlıklı temizlik, hava, su ve toprakla oluyor, dedim.
Açık hava, ciğerleri, bedenleri beyni ve dimağları temizler.
Su, her türlü kiri pası temizler.
Toprak, bütün pislikleri temizler ve bize renk renk çiçekler, meyveler, sebzeler sunar, değil mi?
Elbette, genç, eğitimli, arkadaşım bunları biliyordu ama nemli giysinin valizde kötü kokacağını hesap edememişti işte.
Tatlı tatlı gülüştük, on beş günlük bu oda arkadaşlığını güzel anılarla paylaştık, özlemle anıyorum şimdi.
Ne kişiler, kirli ve nemli nesneleri, sorunları valize tıkmayla temizleyebiliyor, ne de devletleri, milletleri yönetenler meselerin üstünü kapatmakla temizleyebiliyor ey ahali, siz siz olun, tıkmayın sorunlu işleri valizlere.
Şu hayatta, sorunlarla, dertlerle nemlenen gönüllerimize tebdil-i hava ettirebileceğimiz güzel güzel püfür püfür havadar günler diliyorum.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
8 Kasım 2025
Ankara.























