Dedemin saatinin belleğimde yer edineceğini hiç düşünmemiştim. Ata yadigârı havası, albenili görüntüsü ve tik taklarıyla belleğime kazınmıştı. Zaman ayarlı tik takların doğru zamanda doğru sesi için kime danışacaktım.
Dede saatimiz köstekliydi. Yaşantımıza katacağı anlamıyla, gizemini öğrenmek adına, yola çıkacaktım. Cevapsız kalacağını bilsem de saatin tarihi gerçekliğini arzuluyorum. Bu tür hikâyeye ilk defa rastlıyorum. Belki de kişisel karakterime katkısı olmayacaktı. Çünkü Dedem; bizi biz yapmıştı.
Ata yadigârı olarak, Dede saatimiz, tik taklarla yıllara özel ayar vermiştir.
Dedemin saat için bilgi verdiği bir büyüğümün duygularını işitmek isterim. Yoksa bir saat ustasıyla, görüşmeye çalışacağım. Böylece saat için çok şeyler öğreneceğimi sanıyorum. Ustanın saati incelemesini, özelliklerini ve sevgi dünyasına girmesini düşünüyorum.
Güzel anılarla ortaya çıkarttığı saatin, dış görüntüsünü hangi tarihi şekle benzeterek karakterini vermiştir. Duvarına niçin asmamıştır. Hediye olarak sarılıp verilmesini neyine borçludur.
Saate tarihi özelliğini dış şekli mi vermektedir. Yine hangi anlayışla satmaya kalkmıştır.
Somut bir dünyaya adımımda, ilk sesti, Dedemin saatinin tik takları. O sesin tarihe tanıklık ettiğini, bilmek, bana özel bir keyif veriyor. Gerçek bir sanat eseri bunu bilen inkâr edemez. Her geçen yılda sanat eseri özelliğini tik taklarıyla yansıtıyor.
Önümüzdeki yıllarda tarihi özellikteki saatlerin karakterini çıkartsalar, dedemin saati aranan eser olacaktır. Olası hikâyesinin daha başındayız. Gün geçmiyor ki yeni bir teknik bilgi öğrenmeyelim.
Dedemin saati, ailenin buluşma noktasına kuruldu. Tarihi konumu ve bugüne kadar yaşantımızı işgal edişinin, katkısı büyüktür. Bunu alışkanlığımızın bağımlılık haline gelmesinden fark ediyoruz.
Saatimiz ağaç dalındaki serçe gibi, hep okuyordu. Aynı nakarat kulaklarımızdaydı. Zamanı çok iyi değerlendirin diye ikazını sürdürüyordu. Geçmişten kopup gelen anlayışları hatırlatıyordu.
Dedem saatiyle beyaz bir sayfa açmıştı önümüze. Bu sayfa, hayatın dili, gururu ve sevgisi olacaktı. Sayfada yaşantımıza katkısı, şahsiyetimizin gelişmesi açıklanıyordu.
Dedemin saati parkın ortasında, semaya karşı dikilen, antenin tepesindeki rüzgâr gülünün gözlemi gibiydi. Sosyal görüntülere bir ikazdı, insanlık adına, tik taklar.
Tik tak sesleri gün içinde anlamlı geliyor ve iyilik üzerine bir düşünce kuruyordu. Kalenin kör penceresi bile yalnız tik taklara açılıyordu.
Dedemin saati, gözlem evi gibi veri aktarırken, Dede’min şahsiyetini de yansıtıyordu. Bugün ki işini yarına bırakma, başarılı olmalısın, diyordu.
Evimizin kalıcı düzeni, Dede’min saatine borçluyuz. Her şey zamanında tik ve tak.
Tik tak, “Duru” sulara “Çağla” demekti, deryaya doğru.
Hasan TANRIVERDİ























