Küvezde, gözlerini açtı ve ağladı. Belki de o an gün ışığını gördü. Anne sıcaklığından ve kalbinin sesinin devamlılığından, mutlu olacaktı.
Dün anne vücudunda, bugün vicdansızların küvezinde. Küvez, karanlık korkunç ve anneden ırak. Canavara yakın ama maalesef canının derdinde. Çok direndi, bir damla süt ve su için annesini aradı, heyhat gelmedi.
Korkunç eller onu kaderine terk etti. Karanlık emellerini onun minik bedeninde gerçekleştireceklerdi. Geleceğin temsilcisi, açmadan soldu. Bir ışık gibi söndü ve gözlerindeki derinliğine bakışları yok oldu.
Allah’ım dünyayı var ettin, bizleri yarattın. Ana ve babamız oldu. Yalnız şeytanlaşmış canilerin küvezinde bulunmadık. Bulunan yavrularımızın, beden ve ruhunu yok saydılar.
Küvezde kordonlara bağlı, olarak yavrusunun can verdiğini bir bilseydi, ANA ve BABA bir bilseydi.
Vicdansız caniler; sizde bilseydiniz bebeğin ayağını oynatırken ki sevecenliği ve o tatlılığı bir bilseydiniz. Bir bilseydiniz o masum yüzün anlamlı ifadesini…Bilseydiniz anne olmanın, değerini ve çektiğini.
Biz bildik bebeği ölüme terk ettiğinizi ve canavarlaştığınızı…
İstemezdik bebeğin küvezde sönmesini ve yok olmasını…Göz yaşları dinmeyen anaların ahı biliniz ki sizi boğacaktır.
Annenin çiçeği; küvezde de olsa açacaktı. Gönüllerde sevgi yumağı olarak tomurcuklanacaktı. Küvezde, “tomurcuk gül” gibiydi. Tomurcuktu bulutlarda, bir damla gibiydi. Zamana direniyor ve anne kucağını bekliyordu. Çünkü annenin sesine, kalbinin atışına ve sıcaklığına ihtiyacı vardı.
O gün sevenlerin gözleri aydınlandı. Fakat aynı saatlerde, köpek gibi ve canavarca küveze atıldı. Küvez ölüm fermanının yazıldığı acıların sahnesi. Bilemedi anne ve baba…
Anne sabahın seherini bekliyordu, bebeği kucağında gibiydi. Kollarında en güzel sıcaklık ve gül kokusu vardı. Bir inci tanesi bir güzellikti sabahın ılık esintisinde.
Küvezde inci tanesi çığlık çığlığa çırpınıyor ve boğazı yırtılıyordu.
Anne incisinin kırılacağını yok edileceğini bir bilseydi, bir bilseydi, tomurcuğunun açtırılmayacağını bir bilseydi. Anne seher vakti, sahilde dalgaların sesiyle bebeğini gezdiriyordu. Elinin sıcaklığı bebeğindendi. Rüya değildi, çünkü sesini duyuyordu.
Güneş yakmaya başlayınca, anne, bebeğim küvezde diyebildi. Şimdi başka yerde, güneş geri çekildi, bulutlar karardı ve annenin başının üzerinde fırtına aldı bebeğini.
Anne yetişememenin nedenini, bir bilseydi.
Anne ve baba bir bilseydi.
Hasan TANRIVERDİ























