Her maaş günü kapatılan hesap ve güncellenen veresiye defteri.
Bakkal sahibinin eline geçen toplu para şerefine elime uzattığı ve ağzımı yamultarak çiğnediğim pembo sakızlar.
Boyum ekmek kasasına yetişmediği için üzerine çıktığım tahta tabure.
Kar yağdığında inip çıkarken kaymamak için dua ettiğim çini merdivenler.
Erken saat gittiğim vakitler açılmasını beklerken çizgilerini saydığım paslanmış kepenkler.
Çok paramız olduğunda bile yarısının yarısını alabildiğimiz, tepemde asılı duran sucuklar.
Yol boyunca sekerek şarkılar söyleyip, kapısına geldiğimde ailenin bakkala gönderilen en büyük çocuğu olmanın gururuyla savcı ciddiyetine büründüğüm bu minik dükkan.
At kuyruğu saçlarım, turuncu elbisem, naylon iskarpinlerim.
Önünden her geçtiğimde durup beni selamlayan utangaç minik kız.
Çocukluğum
Genç kızlığım
Benim birlikte yaşlanan duvarlar.
Su gibi akıp giden ömrüm…























